entry'ler (244) - sayfa 11

başlık listesine taşı
  • argumentum ad passiones

    duygusallık safsatası. tartışmayı duygulara atıflar yaparak, bağlamından koparmak ve haklı çıkmaya çalışmak.

    (bkz: ad passiones nedir?)

  • kollektif narsisizm nedir?

    kişinin, mensup olduğu grubun özelliklerini üstün görmesi durumunu anlatan sosyal psikoloji terimi.

    nasıl davranışların bu özelliği gösterdiğini anlamak için birkaç örnek verelim.

    -mensup olunan grubun diğer gruplar içerisinde bir istisna oluşunun kabulü: "yozgat yerköy'lüler bambaşka adamlardır."

    -mensubu olunan grubun otoritesinin tanınmasını talep etmek: "biz siverekliyiz, haddini bil!"

    -bu gruba dahil olmanın olduğundan farklı anlamlara geldiği sanrısı: "fenerbahçeli olmak, her şeyden önce, duyarlı olmaktır."

    -grup üyelerinin olağanüstü yetilere sahip olduğunu düşünmek: "bir leh dünyaya bedeldir."

    peki, bu psikolojik özellik -iyi bir retorikle- nasıl manipüle edilebilir? önce kişiyi, dahil olduğu grupla tanımlamak ve aidiyet yaratmak gerekiyor.
    "sen 3 kıtada at oynatmış bir ceddin evladısın."

    sonra, kötü özellikler atfedilen bir grubu bunun dışında bırakarak "kötülerden olmadığını" anlamasını sağlayalım.
    "biz gavurla dövüşür, akın akın avrupa'yı dizginlerken karısının koynundan çıkamayanlar bunun ne demek olduğunu anlamazlar."

    bireyimiz artık "korkaklardan" değil, "cesurlardan". bunu pekiştirelim. onu, grubun içinde bile ön plana çıkaracak bir paye verelim. kendisini eşlemeye hazır olduğu bir kahramanla biz de onu eş tutalım.
    "atan ulubatlı, surlara sancağımızı dikerken bir an tereddüt etmedi."

    şimdi bilinçaltına "hafifçe" fısıldadığımız şeyleri sindirdiyse, yönlendirmeye başlayalım.

    "sen de bugün, tarihin sana verdiği sorumluluğunu, bir gazi ruhu ve evlad-ı fatihan bilinciyle yerine getirip, oy mührünü, memleketin gizli düşmanlarıyla savaşan, hatta bu uğurda kefene sarılan, senden olanların ismine basacaksın."

    "zaman farklı, düşman aynı. dün nasıl, topla-tüfekle-ağır sanayi hamleleriyle vatanın bağrını çiğnemek istedilerse, bugün de kirli oyunlarla (tamamen demokratik gibi görünen ve ifade hürriyeti kapsamına giren protestolarla) aynı amacı sürdürüyorlar. buna kanmayacaksın. dünkü düşmanın bugünkü maşasını iyi tanı."

    "milletim; senin kutsal sinenden çıkmış bu kardeşin, sen ona yetkiyi verdiğin takdirde, milli şuurunu ve kimliğini savunmak için gerekirse bütün yetkiyi üzerine alıp, sorumluluğu ise muhalefete yıkmaktan çekinmeyecektir."


    kaynak:
    golec de zavala, agnieszka; cichocka, aleksandra; eidelson, roy; jayawickreme, nuwan (2009). "collective narcissism and its social consequences". journal of personality and social psychology. ebsco. 97 (6): 1074–1096

  • abd'nin kurucu babaları kimlerdir?

    samuel adams'ı listeye eklemediklerine şaşırdım.

  • reductio ad hitlerum

    güzel ülkemizden bir örneği için link

  • izlenen su kaynamaz

    kuantum fiziğinden popüler bilim yazılarına taşan, gözlemcilikle ilgili tespitlerle düşünüldüğü zaman daha da ilgi çekici gelen ifade.

  • petitio principii nedir?

    varılan sonucu doğru kabul ederek öncül olarak kullanmak. ingilizce begging the question diye geçiyor.

    bu tür bir safsatada, mantıksal form -ilk bakışta görünen- bir bozukluğa sahiptir. örnekle açıkayalım:

    -tanrı vardır.
    -bunu nereden biliyoruz?
    -peygamber söylüyor...
    -peygamberin doğru söylediğini nereden biliyoruz?
    -kutsal kitapta yazıyor.
    -kutsal kitap yanlış olamaz mı?
    -olamaz, çünkü bunu tanrı söylüyor.
    -nerede söylüyor?
    -kitapta...

    kaynak:
    fowler, thomas (1887). the elements of deductive logic, ninth edition (p. 145). oxford, england: clarendon press.

  • güvenlikleştirme nedir?

    bir konuyu politika alanının dışına taşımak için kullanılan retorik manevra.

    demokratik yönetimlerde, kamuoyunu ilgilendiren herhangi bir siyasetin, kamuoyunun fikirleri ve tercihleri dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. yani halk, kendisini ilgilendiren durumlarda ne kadar söz sahibiyse, politik sistem o kadar demokratiktir diyebiliriz.

    güvenlikleştirme ise şöyle işler; halkın belli bir kesiminin talebi, gerçek veya yapay bir tehdit gerekçe gösterilerek siyaset alanının dışına taşınır. normal şartlarda, milletin; yasama ve temsil aracılığıyla karar vermesi gereken konu "beka sorunu" olduğu gerekçesiyle, yalnızca bürokratların, güvenlik güçlerinin veya yürütmenin alanıyla kısıtlanır.

    misalen, adem-i merkeziyetçilik bir talep olarak ortaya çıkarsa, bu talepten hoşnut olmayan güç sahipleri, bunun memleket için kötü olabilecek şeylere yol açacağını ve federal düzenin, bölünmenin ilk aşaması olduğunu savlar. (bkz: slippery slope nedir?)

    sonra bu talebin sahiplerinin asıl niyetinin ülkeyi bölmek olduğunu söyleyerek (bkz: circumstantial ad hominem), bu talebe destek verebilecek insanları da -eğer bölücü değillerse- bu talebe destek vermemeye çağırır. böylece meseleyi, "bu talebi destekleyen haindir"e indirger.

    yeterince meşruiyet sağlayıp talep sahiplerini yalnızlaştırdığında da tartışmayı kamuoyunun tartışma alanından çekerek, karar odağını politik sahanın dışına çıkarır. gerekirse, elindeki meşru şiddet tekelini de bir tehdit unsuru olarak kullanmaktan çekinmez. (bkz: ad baculum nedir?)

    halbuki adem-i merkeziyet gibi yöntemler, bir ülkede, katılımcı demokratik kültürün gelişmesine ve demokratik bilincin gelişmesini sağlayabilir. vatan, türkiye özelinde, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile bölünebilecek kadar zayıf değil.

    bana göre; bu tür fikirlerin tartışılabilmesi, üniter yapının kurumlarını şahsi çıkarları için kullanan insanların varlığından daha sakıncalı görülmemeli.

    okunabilir kaynak:
    buradan

  • arkhe

    "ilk sebep" arayışındaki insanın yaratısı, hukuktaki "grundnorm'a benziyor.

    bu kelime her karşıma çıktığında aklıma hidrojen veya karbon gelir.

  • sansür nedir?

    sansür; otorite sahibinin, bir bilginin, eserin veya ifadenin dolaşımını engellemesidir.

    çeşitli sebeplerle uygulanan bu çağdışı yöntemin ilk kaydına yine antik yunan'da rastlıyoruz. hem de tanıdık bir sima üzerinden. sokrates için kurulan meşhur mahkemenin verdiği ölüm cezası kararının sebebi, "gençleri yozlaştırmak ve allahsızlık"tı.

    "ahlaki sansür" olarak tanımlanan bir çeşidi, hakiki hassasiyetlerden, meşru bir zemin bulur. çocuk istismarı, şiddete ve nefrete teşvik gibi sebepler bu türdeki sansürü haklı kılar. yakınlarda yaşanan hacer koç olayında uygulanan soruşturma ve baskı ise, bu türde bir sansür olma iddiasındadır ve sansür koyucuların "ahlak" anlayışını kıstas alır.

    böylece, esasında ideolojik olan bu sansürün etki alanını logos'tan ethos'a savurur.

    ideolojik ya da politik sansür; en çok karşılaştığımız ve en zararlı sansür türüdür. misalen, bütün kuzey kore, bu sansürün örttüğü kara battaniyenin altında yaşar. juche ideolojisine aykırı hiçbir beyanda bulunamayan kuzey koreliler, çağdaş dünyanın en ezici istibdatı altında hayatlarını heba etmektedirler. (bkz: obskürantizm nedir?)


    "gerçeklerin bir kıymeti yok ki. genel kanı neyse onu yaşıyoruz."

    demokratik yollarla iktidara gelmiş otokratik hükümetler, kendi ideolojilerini kitleye yaymak için dezenformasyon ve propaganda yollarını kullanırlar -demokrasiden meşruiyet sağlamayan yönetimlerin çoğunlukla böyle kaygıları yoktur-. iyi bir retorikle defalarca tekrar edilen yalanlar, sorgulamaya alışmamış kişilerin gerçekleri haline gelir.

    bu yeni "gerçekler" üzerinden kimliğini ve davranışlarını oluşturan kitle eğer çoğunluktaysa ve politik sistem çoğunlukçu demokrasi ise, gibi dizisinin yukarıdaki satirik repliğinde geçen "genel kanı"yı belirleyen, ülkenin kaderinde ve yönetiminde görünenden daha fazla etkiye sahip olur.

    "algı operasyonları", "internet trolleri", "dezenformasyon yasası", "erişim engeli" gibi olgular bu yüzden hayatımızda. bize düşen şey ise -özellikle medyadan- bize verileni sorgulamak, hukuksuzca gerçekleştiren sansüre itiraz etmek ve söylemekten-yazmaktan korkmamak.

    kaynak:
    mette newth(2010), the long history of censorship, beacon for freedom of expression, norway
    juche ıdea: answers to hundred questions. pyongyang: foreign languages publishing house. 2014

    not: güvenlikleştirme kavramı ve sansürle ilişkisi hakkında da başka bir başlıkta bilgi vereceğim.

  • sayre kanunu

    new york şehri için önemli bir isim olan colombia üniversitesi profesörü wallace sayre'ın ortaya attığı kanun.

    bu kanuna göre; "bir tartışmadaki hararet, tartışma sonucunun pratikte etkileyeceği şeylerin büyüklüğüyle ters orantılıdır."

    "kant tartışmasının kanlı bitti" haberini bu açıdan değerlendirirsek biraz daha anlaşılır olur diye düşünüyorum. buradan

  • a posteriori

    sonradan; deney, gözlem, çıkarım yollarıyla edinilen bilgi.

  • tümevarım

  • tümdengelim

    halihazırda bilinen verilerden (bkz: a priori) yola çıkılarak sonuca ulaşma metoduna verilen ad.

    deney ve/veya gözlemle sahip olunan özel bilgilerden yola çıkılarak sonuca ulaşmaya tümevarım denir.

  • a priori

    deneyimlerden veya çıkarımlardan değil, tanımlardan veya prensiplerden önceden gelen bilgiyi veya kanıtları anlatmak için kullanılır. tümdengelim yööntemine ilişkindir. tam tersi için (bkz: a posteriori)

  • !chatgpt vs google

    bu robotların semantik ve retorik yetenekleri göz kamaştırıcı olmasına rağmen, merak özelliğini henüz göremiyorum. bu da kafamda şöyle bir soru oluşturuyor: "merak bir duygu mudur, yoksa yetenek mi?"

« / 17 »