entry'ler (81) - sayfa 5

başlık listesine taşı
  • kral katili güncesi

    bir takım alıntılar;

    ''ama artık nereye gidersem gideyim insanların aynı olduklarını biliyordum. ayrıca öfkeniz geceleyin içinizi ısıtabilir ve incinmiş bir gurur sizi harikulade şeyler yaratmaya teşvik edebilir.''

    ''...''bana ne getirdin?'' diye heyecanla sordu.
    gülümsedim. ''sen bana ne getirdin?'' diye ona hafiften takıldım.
    tebessüm ederek elini uzattı. ay ışığında avucunda bir şey parlıyordu. ''bir anahtar,'' dedi gururla, onu elime tutuşturarak.
    anahtarı aldım. huzur verici bir ağırlığı vardı. ''çok güzelmiş,'' dedim. ''nereyi açıyor?''
    ''gökteki ayı,'' dedi ciddi bir yüz ifadesiyle.
    ''öyleyse epey işime yarayacak demektir,'' dedim, anahtarı evirip çevirerek.
    ''ben de öyle düşünmüştüm,'' karşılığını verdi. ''böylece ayda bir kapı bulursun ve onu açabilirsin.'' çatıya bağdaş kurup oturdu ve bana sırıtarak baktı. ''tabii öyle pervasız bir davranışı teşvik etmiyorum.''

    ''sana göre güzel bir kadını tasvir etmek, ona bakmak o kadar kolay mı?''

    kaynak: patrick rothfuss, kral katili güncesi 1. gün, rüzgarın adı, ithaki yayınları, civan karamancı, 2011

  • nostrum

    1. yapanı tarafından önerilen bilimsel kanıtı olmayan gizli bileşenli ilaç karışımı/kocakarı ilacı.
    2. (bkz: panacea)

  • panacea nedir?

    her derde ve hastalığa deva anlamına gelir.

    panacea mitolojide ölümsüzlük veren ve hastalıkları iyileştiren ilaç tanrıçasıdır. tıp tanrısı asklepios'un dört kızından biridir. kelime ingilizce'ye latince'den geçer ve latince de yunanca'dan alır (her zamanki gibi) yunanca'da karşılığı pan (tüm) ve akros (deva) kelimelerinin birleşimi olan panakres (her şeyi iyileştiren)'dir. yüzyıllarca panacae ya da panaces olarak bir sürü bitki böyle anılmıştır. hala da kullanılmaktadır. bunların arasında yara otu (prunella vulgaris)'nin ingilizcesi dikkat çeker. bu da self-heal'dir. panacea/cure-all olarak anılan en yaygın bitki ise papatya (chamomile)'dir.

    panacea'nın ingilizce eş anlamlılarında catholicon, nostrum, theriac, (bkz: elixir) ve cure-all bulunmaktadır.

    dikkat: bahsedeceğim hiçbir bitki araştırılmadan ve danışılmadan ilaç olarak kullanılmamalıdır. panacea kelimesi sıfat olarak kullanılmaktadır ve araştırmama göre medikal anlamda bilimsel bir ifadesi yoktur.

    'herbal panacea: the need for today in denstistry'makalesinde diş/ağız tedavisinde kullanılabilecek bitkiler olarak şunları sayar; aloe vera (sarısabır), kızılcık (vaccinium macrocarpon), çay ağacı yağı (hint defnesi ya da melaleuca yağı)/(melaleuca alternifolia), dul avrat otu (arctium lappa), noni meyvesi (morinda citrifoliais/morinda citrifolia meyvesi), propolis, triphala (isimlerini yazmayacağım ama üç ayuverdik bitkiden oluşan bir kombinasyon), yeşil çay (camellia sinensis), guava bitkisi (psidium guajava), nar (punica granatum).
    yukarıda bahsedilen çoğu bitki halk arasında da her derde deva olarak bilinir.

    tarihine gelince. vikipediden bulduğum alıntılardan özetle ve kendimce anlatacağım. kaynak listesini en aşağıda detaylıca bulabilirsiniz.

    panacea, simyacılar tarafından yaşam iksiri/felsefe taşıyla ilişkili aranıyordu. antik tıpta yunan ve romalı bilim adamları oppopanax türleri, centaurea türleri, selam otu (levisticum officinale), civanperçemi (achillea millefolium), sarıçördük (echinophora tenuifolia)'yı panacea olarak adlandırıyorlardı. colorado çölü'nden cahuilla halkı fil ağacının (bursera microphylla) kırmızı özsuyunu böyle adlandırdı. ginseng'in latince adı panax ya da panacea'dır. linnean'ın geleneksel çin tıbbı ginseng'i panacea olarak yaygın kullanımını da anlatır.

    1581'de de hollandalı doktor giles everard (gilles everaerts) yeni keşfedilen tütünün uzun süredir kayıp olan antik panacea olduğunu ima eden ''panacea bitki üzerine'' [de herba panacea] adlı bir kitap yayınladı. 1659'da ingilizce'de kendisine atfedilen "panacea; veya evrensel tıp: bir pipoya alınan tütünün harika faziletlerinin keşfi olmak, hem fizik tedavide hem de kalp cerrahisinde kullanımı" başlıklı bir eserdir.

    18. ve 19. yüzyıllarda ilaç sektörü pazarlamasına geldiğimizde ''patent ilaçlar'' olarak 'panacea' ilaçlar satılmaya başlandı. ingiltere'de kraliyet onayıyla reklamına izin verilen bu ilaçlar müsil gibi hastalıklardan kanı temizlediği ve böylelikle panacea olduğu iddiasıyla ilaç sektörünü patlattı. tescilli ilaç çokça bulunabildiğindendi ve 18.yy'a popüler olarak fiziğin altın çağı denildi.

    ilk 1820'de william swaim tarafından yapılan sunum "gerçek ve daha kapsamlı anlamında değil, geniş bir hastalık sınıfı için sınırlı bir çare anlamında" şeklinde bir savunmayla yapıldı. patentli ilaçların reklamının önünü açan bu sunum, bunları teşfik eden ''evrensel sebze hapı'' reklamına yol açtı.

    ilaç reklamcılığının ilk büyük projelerindendi. new york'lu bir iş adamı benjamin brandreth'in olan bu patentli ilaç, amerika'da en çok satan patentli ilaç oldu ve elli yıl sahibinin soyadı olan brandreth hapları olarak konuşuldu. incilden alıntı yaparak ''etin yaşamı kandadır." cümlesiyle reklamını yapıyordu. hatta melville'in mobydick'inde de bahsi geçer.

    artık öyle bir hale gelmişti ki, james morrison adında ingiliz bir doktor hygeists olarak bilinen ajanlara "hygeian bitkisel evrensel tıbbı" hapları satmaları için british college of health'i kurdu. ondan sonra işler yine pisleşti ve bir sürü önemli hastalık için reklamını yapan birçok patent ilacı çıktı. hatta coca-cola bile ilk başta patentli ilaç olarak bir sürü hastalığı iyileştiriyor iddiasıyla pazarlandı.

    geleneksel tıpsa buna karşı çıktı. amerika'nın ilk tıbbi etik kurallarından biri kabul edildi ve patentli ilaçlar reddedildi. ilk ana hedefi morrison'un ilaçlarıydı. onun savunması kimyasallar yerine doğaya başvurulmamasıydı. ama yaptığı şey ölümcüldü. bir hastası romatizma için kullandığı bu hapları, güvenlik ikazlarına rağmen morrison'un ajanları sayesinde 20 günde 1.000 tane kullandı ve vefat etti. sonraki yıl aşırı kullanımdan 12 kişi daha öldü. ajanların yaptığını söyleyerek cezadan kaçan morrison 1840'ta öldü. ve oğlu devraldıktan sonra haplar 1920 yılında satıştan çekildi. 1906'da ilk saf gıda ve ilaç yasası kabul edildi, abartılı ve hileli iddialar da 1936'da direktmen yasaklandı. sonrasında doktorlar ve reçetelerle alınan ilaçlara büyük indirimler uygulandı.

    bu yüzden panacea terimi ''birçok farklı sorunu çözmek için herhangi bir çözümün aşırı kullanımını tanımlamak için'' olumsuz kullanılmaya, yılan yağı (aldatmaca/yanıltıcı sağlık hizmeti pazarlaması) ya da şarlantalanlıkla beraber anıldı.


    kaynak:
    - merriam webster
    - national library of medicine ''herbal panacea: the need for today in dentistry''
    - * the toadstool millionaires: a social history of patent medicines in america before federal regulations, princeton, new jersey: princeton university press. 1972
    - balm of america: patent medicine collection, history, national museum of american history
    - for god, country and cola cola, basic books, 2000
    - https://wellcomecollection.org/articles/We2tNyQAAN1inWWD">graphic battles in pharmacy, welcome collection, 2019
    - archive.org / english caricature: quacks and nostrums, "very ill!" the many faces of medical caricature in nineteenth-century england and france. university of virginia - historical collections of the claude moore health sciences library]
    - google books, örtenblad, anders, ed. (18 december 2015). "foreword by david collins". handbook of research on management ıdeas and panaceas: adaptation and context
    - "honey, mud, maggots and other medical marvels", michigan state university
    - emma j. edelstein, ludwig edelstein (1998). asclepius: collection and interpretation of the testimonies
    - oxford latin dictionary
    - bean, lowell john and katherine siva saubel, 1972, temalpakh (from the earth); cahuilla indian knowledge and usage of plants, banning, ca. malki museum press, page 48
    - attele, as; wu, ja; yuan, cs (1999). "ginseng pharmacology: multiple constituents and multiple actions". biochemical pharmacology. 58 (11): 1685–1693
    - rankin, alisha michelle (2021). the poison trials : wonder drugs, experiment, and the battle for authority in renaissance science.university of chicago press]
    - everard, giles (1659). panacea, or the universal medicine: being a discovery of the wonderfull vertues of tobacco taken in a pipe, with ıts operation and use both in physick and chyrurgery . simon miller at the star in st pauls church-yard, near the west-end.

  • elixir nedir?

    simyada 'asıl prensip, felsefe taşı, metali altına çeviren, hastalıkları iyileştiren ve ölümsüzlük veren madde' olarak kullanılır. (buradan cure- all/panacea kelimesine zıplarız.) ilaçta 'tıbbi bileşenleri için ya da tanlandırıcı olarak kullanılan ve alkol içeren tatlandırılmış bir sıvı' olarak kullanılır. günümüzde, halk dilinde, bir sorun (illa ki medikal olmak zorunda değil, mecazi de olarak da) ya da hastalığı iyileştirme gücü olan her şey olarak kullanılır.

    kökeni yunanca 'yaraları kurutmaya yarayan toz' anlamına gelen xerion (xeros, kuru) kelimesinin arapçalaştırılmasıyla ortaya çıkan al-iksir kelimesinden gelir ve ortaçağ latincesi yoluyla ortaçağ ingilizcesine 'elixir' olarak geçer.

    kaynakça: oxfordlanguages, mirriam webster, online etymology dictionary

  • arcanum arcanorum

    gizemlerin gizemi anlamına gelir.

    arcanum* (genellikle çoğul arcana olarak kullanılır) yalnızca inisiye tarafından erişebilen/sahip olunan özel dil ya da bilgi demektir. latince arcanus'tan gelir ve arcanus 'sır' demektir. ingilizce'ye ilk karanlık çağ'da girmiştir. genellikle materyal ya da spiritüel dünyanın arkasında yatan gizemler için kullanılmıştır. özellikle büyü, simya ve astrolojinin arkasındaki nihai bilgi/sır için kullanılır.

    simyacıların sık sık doğanın arcana'sının, metalin yapısını altına çevirecek elixir'in, yaşam süresini uzatmanın ve ölümsüzlüğün peşinde oldukları söylenir. elixir'leriyle ilişkilendirmesinde arcanum kelimesinin elixir için kullanması etkilidir.

    joseph campbell, mitos'u thomas mann'den alıntı yaparak ''zamansız bir şema'' olarak nitelendirir ve gereksinim olunan hayal edilmemiş daha geniş mitolojileri ''şeması olmayan bir arcanum arcanorum'' olarak isimlendirmiştir.

    kaynakça: *merriam webster
    joseph campbell, ilkel mitoloji ''tanrıların ve kahramanların doğal tarihine doğru'' 3. bölüm ''bilim ile masalın söyleşisi''

  • edema ruh

    kral katili güncesi kitap serisinde temerant'dan (hikayenin geçtiği evren/dünya), uygarlığın dört köşesinin her yerine bilinen (dört büyük ülke), kültürel göçebe bir gruptur. ev diyecek bir ülkeleri yoktur, yol ve çadırlarını kurdukları her yer onların evidir. vagonlarla gezerler, insanları eğlendirirler ve karşılığında yemek ile para alırlar. çok geniş bir yelpazede yetenekli insanlardır ve büyük gruplar halinde gezerler. genellikle hikaye anlatıcılıkları, tiyatro oyunları/oyunculukları ve müzikleriyle ünlüdürler.

    bazı grupların zengin hamileri vardır. o kişinin ismini/renklerini kullanırlar ve yolculuklarında koruma altındadırlar. haminin karşılığında istediği tek şey bu kişinin sarayında yılın bir kısmı şenlik vermeleri ve ismini lekelememek adına örnek davranış sergilemeleridir. karşılıklı yaralıdır bu anlaşma çünkü hem hami sanatsal bir ünle anılır hem de edema ruh'lar finansal desteklenmiş olur ve haminin ismiyle gittikleri yerlerde şüpheyle karşılanmaz, özgürce gezebilirler. ama halk genellikle onlara güvenmez.
    bir aile felsefesiyle yaşayan tüm grupların edema ruh'ları utandıran kişi için de cezelandırmalar/dışarı atmalar vardır.

    baş karakter kvothe bir edema ruh'tur. birbirlerine delicesine aşık olan ebeveynleri arliden (the bard) ve laurian (wordsmith) kendi birliklerinin liderledir ve hamileri baron greyfallow'dur. aynı birliğin parçası olduğu zamanlarda kvothe, arcanist abenthy ile tanışır ve abenthy ona birçok derste eğitim veren kişidir. daha sonrasında bu isim kvothe'nin üniversiteye girmesinde büyük rol oynamıştır.

    senfonik metal grubu nightwish, endless form most beautiful albümü için edemah ruh adında bir şarkı yazmıştır.

  • kral katili güncesi

    ''rothfuss, rüzgarın adı ile başlayan bu muazzam hikayede nereye giderse gitsin iyi bir şarkıcının bir şarkıyı taşıması gibi bizi de yanında götürecek.'' - ursula k. le guin

    birinci kitabın kapağının ithaki yayınları baskısında ursula'nın bu notuyla karşılaşırız. patrick rothfuss adında amerikalı yazarın fantastik edebiyat serisidir. yayınlanmış iki kitap ve yan hikayesi mevcuttur. üçüncü kitap da yoldadır.
    kitaplar: 1. gün - rüzgarın adı (the name of the wind), 2. gün - bilge adamın korkusu (wise man's fear) ve yan hikaye olarak da sessizliğin müziği (the slow regard of silent things)

    kvothe adında biri vardır. öyle biridir ki dillere destandır. efsanesini bizzat onun ağzından bir tarihçinin merakı sonucunda yoltaşı hanının duvarları arasında dinleriz. o kötü namlı ve ün salmış bir büyücü, yaralı bir çocuk, başarılı bir müzisyen ve korkulan bir süikastçidir. uduyla antik melodiler çalar ve onlarla hikayeler anlatır. edema ruh olan ailesi'yle küçükken gezerdi, şarkılar söyler ve simya, tiyatro ve müzik dersleri alırdı. kendini sokaklarda buldu, hayatta kaldı ve yine karşısına çıkan tehlikeli büyü okulunda en başarılısıydı. o herkesten bambaşkaydı ve 'ölmeyi bekleyen bir adamdı.'

    bu seride isimler, sınanmalar, sabır, azim, zeka, aile, arkadaşlar, aşk ve müzik kulağımıza çalınır. mavi ateş gözlü adamlar, simyacılar, yüksek sanat yapan birlikler, müzik barları, üniversite hikayeleri, garip isimli tatlı duran içkiler ve fakirlikle zenginliğin çatışması da...

    teli kopuk uduyla dünyanın şarkısını sirenler gibi söyleyen kvothe'nin hikayesini duymak istiyorsanız okumanızı şiddetle öneririm. keza ismini her duyduğumda kalbim hızlanır.

    kaynak: daw book collector, schwol library publisher description,
    ithaki yayınları rüzgarın adı 9. baskı

  • mabonwaltz

    ilk açıldığında beni hem şaşırtmış hem de günümü güzelleştirmiş ve her yorumuyla içimi sımsıcacık edip yanaklarımı kıpkırmızı eden başlık. son yorumla biraz gözlerim de yaşardı. fu dalu fu dalu olalı böyle romantizm görmedi. teşekkür ederim, böyle güzel anlaşılmak/anlatılmak mutlu etti :3

    --spoiler--
    ben iyiyim, biraz ısırılıp geleceğim^^
    --spoiler--

  • aneta langerova kimdir?

    svata kordula (aziz cordula) ve trava (çimen) şarkılarıyla tanıdım. en sevdiğim şarkısı majak'tır. (deniz feneri)
    kendi çevirimle sözleri;

    binlerce yıldır kayanın üzerinde duruyor ve dalgaları arıyor
    sisli bir gecede vahiy
    körfezin üstüne nöbet tutuyor
    deniz kıyısına yağmur yağıyor, bir martının çimleri karıştırdığı yerde
    ve senin güçlü ellerin var, beni cennete doğru it

    ve körfeze girerken hayalini kurduğum günü çalmamıza izin verme
    varan gemi sadece benim
    mavna beyaz, yorgun. rüzgar bugün kayboldu.
    hatta nefesini alıp götüren güçlü akıntılar da
    şimdi tereddüt etmekte tereddüt ediyorum
    taşının üzerine doğduğunda bir işaret bekliyorum

    bu yüzden günü çalmamıza izin verme
    körfeze girerken hayalini kurduğum
    aşkın aptal olduğu böyle bir gün
    kendi gözlerini kör eder, enkazı batırır
    ölmek için çağırıyor ve birden bire anladım
    yarın senin yüzünden battım (ümitlerim tuzla buz olmuş), ülkene çok yakınım
    bu yüzden günü çalmamıza izin verme.
    körfeze girerken rüyasını gördüğüm

    kaynakça: muztext

  • aneta langerova kimdir?

    1986 doğumlu çek pop ve alternatif rock müzisyenidir. kendine özgü kadife bir sesi ve tarzı vardır. beneşov doğumlu müzisyen, 17 yaşında idol yarışmasının çek versiyonunu birincilikle kazandı. aynı yıl 'bir sürü melek' adında ilk albümü yayınladı ve 11 hafta birinci sırada uzun süreli bestseller olarak çek cumhuriyeti listelerinde yerini aldı.

    direkt çevirisi 'çek bülbül' olan müzik endüstrisi başarı ödüllerinde 2005 ve 2006'da en iyi kadın şarkıcı sıralamasını aldı. aynı yıllarda tura çıktı, live albüm yayınladı ve dvd çıkardı. görme engelli çocuklar için olan ateş böceği derneği adında bir dernekle çalıştı. bu dernek için çokça yardım konseri düzenledi ve 'ateş böceği için şarkı' adında bir single çıkardı. 10 yıldır bu projenin başında ve her yıl da sazava nehri'nin temizlenmesine yardım ediyor.
    tiyatroyu da denedi. '8 heads of madness' adlı tarihi filmde rus şair anna barkova'nın baş rolünü oynadı. marta kubişova ile birlikte çek sanat aşığı barones sidonia nadherna'yı tanıtan einodis adlı müzik performansı desire'da performans sergilediler.
    ikinci stüdyo albümünde şarkı söylemenin ötesinde hem kendisi hem de ortak yazar olarak şarkılarını yazdı ve birçok şarkısında piyano, gitar ve bass çaldı. yazar olarak potansiyelini keşfetmesine ilk michal hruza yardımcı oldu. 'dokunmak' ve 'ben' albümlerinde kendi çalıştıktan sonra, bir sonraki plak olarak da yayınlanan albümü 'sevinç üzerine'de piyanist, besteci ve yapımcı jakub zitek ile çalıştı. onun ardından da 'iki güneş' albümünde beraber çalıştılar. eylül 2020'de aneta, slovak grup *korben dallas ile birlikte ep 'son olarak'ı yayınladı. popüler müzik akademisi andel ödülleri ve zebrik hayran anketi, aneta'ya müzik ödüllerini birkaç kez verdi.
    vikipedi'ye göre gitar, bass gitar, klavye ve tamborin çalmaktadır. 2004 yılından beri aktif müzik yapıyor. 5 albümü ve 10'dan fazla single'ı bulunmaktadır.

    diskografi
    albümleri
    bir sürü melek (2004)
    dokunmak (2007)
    ben (2009)
    sevinç üzerine (2014)
    iki güneş (2020)

    single ve ep'ler
    günahkar bedenler, kelebek kanatları/çıplak gece (2004)
    ateş böceği için aneta (2006)
    küçük deniz kızı (2007)
    aziz cordula (2016)
    yıldız (2016)
    aneta langerova, korben dallas 3/son olarak (2020)
    beyaz gün (2020)
    aneta langerova, korben dallas 3/karar verme (2020)
    aneta langerova, korben dallas 3/son olarak (ep, 2020)
    tata bojs ft aneta langerova/sırlar (2021)
    olga için şarkı (2023)

    not: isimlerin çekçe versiyonları sonra eklenecektir. korben dallas'la olan ep'de henüz dün gece bu yazıyı yazarken keşfettiğim ve ufak bir ekstazi hissi yaratan 'beklemek' adında bir şarkıları vardır. aynı melodinin atmosferi de sözleriyle gerçekten yağmurlu bir gecede yürüyüşü anımsatır.

    *korben dallas: slovakya'nın bratislava kentinden bir alt rock grubudur.

    kaynakça: aneta langerova resmi sitesi, discorg

  • !tesadüfi diyaloglar

    okulda sohbet ederken tanıştığım koreli bir abinin ismimi duyunca bana okuduğu alıntı şöyledir;

    "geyik akarsuları nasıl özlerse,
    canım da seni öyle özler, ey tanrı!"

    mezmurlar 42:1
    (bkz: !kutsal kitaplarda geçen etkileyici cümleler)

  • in taberna quando sumus

    ortaçağ latincesiyle yazılmış bir şiirdir ve carmina burana'nın bir parçasıdır. türkçe çevirisi 'biz tavernada' olarak çevirilebilir. carmina burana (benediktbeuren'in şarkıları) 254 şiirin bulunduğu genellikle 11 ve 12.yy'dan metinleri içeren bir elyazmadır. latince ile beraber ortaçağ almancasıyla birçoğu goliard (avrupa'da 12. ve 13. yy'daki latince hiciv şiir yazan ruhban sınıfı) ve öğrencileri tarafından satirik bir dille yazılmışlardır. metinler ortaçağ yaşamını, inançlarını ve içki geleneğini barındırmaktadır.

    1935-46 yıllarında carmina burana 24 şiir olarak carl orff adında bir besteci tarafından kantat şeklinde bestelenmiştir ve 1937 yılı frankfurt'ta orkestra olarak sergilenmiştir. en ünlü şarkısı o fortuna'dır. filmlerden kulaklarımız bu şarkıya çok aşinadır.

    orkestra versiyonlarından biri şöyledir rutgers university choir
    bir ortaçağ folk müziği severi olarak beğendiğim versiyonunu ise arte factumdan dinleyebilirsiniz.

    ''when we are in the tavern, we do not care about what earth is (i.e. what we are made of), we set about gambling and over that we always sweat. we must investigate what happens in the tavern where money is the butler; pay attention to what ı say.
    some gamble, some drink, some live without discretion. from those who spend their time in gambling, some are stripped bare, some win clothes, some are dressed in sacks; there no-one fears death, but for the wine they throw dice.
    first, for the payment of the wine (i.e. who pays for the wine). then the boozers start to drink; they drink once to those in prison, after that, three times for the living, four times for all christendom, five times for the faithful departed, six times for sisters of loose virtue, seven times for soldiers of the forest, eight times for brothers in error, nine times for scattered monks, ten times for those who sail, eleven times for men quarrelling, twelve times for those doing penance, thirteen times for those on journeys.
    for pope and king alike all drink without restraint.
    the mistress drinks, so does the master, the soldier drinks, so does the cleric, that man drinks, that woman drinks, the servant drinks with the maid, the fast man drinks, so does the slow, the white man drinks, so does the black, the stay-at-home drinks, so does the wanderer, the fool drinks, so does the scholar.
    the poor drink, and the sick, the exile and the unknown, the boy, the greybeard, the bishop, the deacon, sister, brother, old woman, mother, that woman, this man, they drink by the hundred, by the thousand.
    large sums of money last too short a time when everybody drinks without moderation and limit, even though they drink with a happy heart; in this everyone sponges on us and it will make us poor.
    damnation to those who sponge on us! put not their names in the book of just.''

    başka bir çevirisine de bakılmak isteniyorsa classical net - carmina burana lyrics sayfasında 14. şarkı olarak bulabilirsiniz.

    kaynak: britannica, tylatin, library of congress original manuscript

  • taverna nedir?

    insanların toplanıp çalgılar eşliğinde alkollü içeçekler içtiği, yemek yedikleri ve gezginlerin/uzak yoldan gelenlerin kısa dönemli konakladıkları han görevi de gören işletmedir. latince 'taberna' kelimesinden gelir. tek odalı dükkan olarak başlamıştır. antik roma'da domus'ların (üst kesim için kasaba evleri) içerisinde bir part olarak dükkan ya da kulübe/tezgah için kullanılıyordu.

    çoğul ismi tabernae (dükkanlar) çeşitli ürünlerin satıldığı yerlerdi, ilk antik yunan'da ortaya çıkmıştır. romalılar zenginleştikçe pişmiş yemek, ekmek ve şarabın satıldığı ekonomik hizmetler veren market görevi görmeye başlamıştır. roma imparatorluğu'nun akdeniz'e doğru genişlemesiyle ve liman kentlerinde egzotik ürün satışıyla sayıları çoğalmıştır.

    ülkemizde taverna kelimesi bizzat kullanılsa da 'meyhane' ile eş sayılabilir.

    kaynak: cambridge ancient history

  • !kutsal kitaplarda geçen etkileyici cümleler

    ''and the lord god called unto adam, and said unto him, where art thou? and he said, i heard thy voice in the garden, and i was afraid, because i was naked; and i hid myself.''
    (genesis 3:9-10)

  • ben erkek değilim

    beat kuşağı şairlerinden harold norse'un 1967 yılında san francisco'da yazdığı çağını tokatlayan bir şiirdir.

    ''ben erkek değilim.
    aile geçindiremem, yeni şeyler alamam onlara.
    sivilcelerim ve küçük bir de çüküm var.
    ben erkek değilim.
    futbolu, boksu ve arabaları sevmem.
    duygularımı ifade etmeyi severim.
    hatta kollarımı arkadaşımın boynuna dolamayı.
    ben erkek değilim.
    bana verilen rolü oynamayacağım - madison avenue, playboy' , hollywood ve oliver cromwell'in yarattığı o rolü.
    ben erkek değilim.
    bir sincabı öldürdüğüm gün bir daha öldürmeyeceğime yemin ettim.
    et yemeyi bıraktım.
    kan midemi bulandırır.
    çiçekleri severim.
    ben erkek değilim. askere alınmaya karşı çıktığımdan hapse düştüm.
    gerçek erkekler beni dövüp bana ibne dediklerinde kavgaya karışmam. şiddetten hoşlanmam.
    ben erkek değilim. bir kadına tecavüz etmedim hiç. siyahlardan nefret etmiyorum. bayrak dalgalandığında duygusallaşmıyorum. amerika'yı sevmem ya da terk etmem gerektiğini düşünmüyorum. bunun gülünç bir şey olduğunu düşünüyorum.
    ben erkek değilim. hiç frengi olmadım.
    ben erkek değilim. en sevdiğim dergi playboy değil.
    ben erkek değilim. mutsuz olduğum zaman ağlarım.
    ben erkek değilim. kendimi kadınlardan üstün görmem.
    ben erkek değilim. kasık-desteği giymiyorum.
    ben erkek değilim. şiir yazıyorum.
    ben erkek değilim. barış ve sevgi için meditasyon yapıyorum.
    ben erkek değilim. seni yok etmek istemiyorum.''

    cavit mukaddes'in çeviri ve yorumu olan ''homo'' kitabından bir alıntı.

    'bu şiir, harold norse'ın yaşama, dünyaya karşı manifestosudur adeta.
    sözünü, derdini, direkt söyledi, dile getirdi, örtülü veya yer yer soyut alana kayması bir sorun oluşturmaz. yunan lirik dönem şairlerinden anacreon hakkında ve onun dilinden yazdığı dizelerdeki gibi:

    ''sorulduğu zaman

    şiirleri neden her zaman genç erkeklerle ilgiliydi?
    ve tanrılar hakkında değil;
    ''çünkü genç erkekler bizim tanrılarımızdır.''

    o bir zevk seven, şarap severdi.
    erkek,
    seven,
    şair.''

    not: aynı zamanda kitabın girişinde ''güle güle allen ginsberg'' adında hüzünlendirici ve tatlı bir şiir bulunmaktadır. okumanızı tavsiye ederim.
    kaynak: harold norse, ''homo'', çeviren & hazırlayan cavit mukaddes, sub yayınları, istanbul 2018

« / 6 »