entry'ler (384) - sayfa 15

başlık listesine taşı
  • türkiye'de seçimler

    yabancı basın tarafından "free but not fair" olarak değerlendirilmektedir. bana göre yeterince free de değildir.

  • 28 mayıs 2023 cumhurbaşkanlığı seçimi

    birtakım arkadaşların ilk turda sanki bazı akpliler kk'na oy vermiş gibi (lollllllll) tahminlerinde ikinci tur için rte'ye % 60 yazdığı seçim. oraları geçtik arkadaşlar. biraz daha geçseydik iyi olacaktı ama neyse…ya da urfada erdoğana seri basan yiğidolar ve müşahit döven benzerleri olmasaydı… ha ama pardon seçimler tertemizdi değil mi? demokrasi şöleni falan? trafoya kedi girmişti, tamam hatırladım.

  • merve dizdar

    bugün cannes film festivalinde kuru otlar üstüne filmindeki rolüyle en iyi aktris ödülünü alan şahane oyuncudur.
    şu konuşması ile ödülünü almıştır.

  • !kılıçdaroğlu babala tv yayını

    daracık bakış açıları, daracık ufuklar… değişime kapalılık konusunda çok haklı (bkz: @fu dalu) ; that's what we call 'muhafazakarlık'. zaten.
    yakınındaki hırsız uzağındaki namusludan daha kıymetlidir bu insanlar için. öyledir çünkü. mesele sadece değişim de değil. farkındaysanız kendi liderlerinin fikir değiştirme hakkı var, yanılma hakkı var. başkalarının yok.

    ben karanlığın kimilerinin güvenli bölgesi olduğuna ikna oldum. eğitimi, kültürü, vizyonu, yetkinliği olmayan bir kesimin ancak vasatlıkta var olabildiğine, kendini öyle iyi hissedebildiğine ikna oldum. ya ne olacaktı? ağzından çıkan iki lafın biri yalan olan insan dürüstlükten mi etkilenecekti? liyakat mı kovalayacaktı?

    bu yayını izlerken kemal beyin mevcut toplumun çok ilerisinde olduğunu düşündüm. yani 100 yıl falan geride (mecburen) ama toplumun ilerisinde.

  • sinan oğan

    kendisiyle aynı tarafta olmadığım için gurur duyduğum, soy adı konusunda aşırı hassas, kırılgan masküliniteli bey.

  • !ikinci tur sonucu ne olur?

    1- bu seçimde chpnin içinde neler döndüğünü görmemek için herhalde biraz saf olmak gerekir. yıllar önce geçerli sayılan mühürsüz zarfları neden engelleyemedilerse bunu da o yüzden engelleyememişlerdir. yüzsüzce oy istedikleri doğru ama karşılarında da çok pis bir güç var, ne diyeyim bilemedim. olay sandık hilesi değil zaten belli ki.
    2- engelleyemeyecek.
    3- mantıksız.

    ama bunlar sonucu veya süreci değiştirmiyor. rte iktidarında şaibe de komplo teorisi oldu ha, vay be, peki.
    demoralize olmama çağrısı yaptım zaten. hem belki rte çöken ekonomi ve sağlık durumu sebebiyle ikinci turda bırakma kararı almıştır, belli mi olur. *

  • !ikinci tur sonucu ne olur?

    ahhhh bee kemal kılıçdaroğlu aday olmayacaktı mansur yavaş aday olacaktı, siz o zaman görecektiniz % 70i! (lol kere lol)
    he 49,5 he. mhp % 10 almış falan filan. geçen seçimi virgülüne kadar bilen anket araştırma şirketlerinin hepsi yanılmış ok. (gerçi oranlar doğru, iki adayın yerleri değişik ne hikmetse:)

    ikinci tura kalınmasının tek sebebi şu gibi görünüyor.

    rte'nin gönlünde 53 yatıyor gibi geliyor bana…

    siz yine de oy verin, müşahitlik edin, ne olacağı belli olmaz. elinden gelen her şeyi yapmanın hissi çok güzeldir.

  • çokaşklılık nedir?

    çok basitçe; birinin aynı anda birden fazla kişiyi sevebilmesi ya da birden fazla kişi tarafından sevilebilmesidir. carol queen'den alıntılanan tanıma göre: "çokaşklılık, birden fazla cinsel veya romantik ilişkiyi aynı anda yürüten bir veya birkaç partnerin ihtiyaçlarının diğer partner tarafından açıkça ve anlayışla karşılanmasıyla ortaya çıkar." (queen 1996, alıntılayan: schroedter&christina 2013) literatürde yer alan bir diğer tanım: "tekeşli olmayan sorumluluk sahibi ilişki veya tekeşli olmayan etik ilişkiler" şeklinde. çokaşklı ilişkilerde elbette partnerlerin hepsinin tekeşli olmama halinden haberdar olması ve buna rıza göstermesi gerekiyor.
    araştırmanın yazarları aşkı yaşama olasılığının çeşitliliğine inanmakta ve bundan bahsetmektedirler. "çokaşklılık"tan söz ederken asıl mesele ise belirli bir sevme biçiminin (tekeşliliğin) heteronormatif oluşu; toplum tarafından norm kabul edildiği için "doğal olan" sayılması yanılgısıdır.

    1950lerde böylesi durumlar söz konusu olduğunda "aldatma"dan bahsedilirken 1960larda toplumsal değişimle birlikte "free love" "özgür aşk" kavramı konuşulmaya başlamış; 1970lerde ise "açık evlilik/açık ilişki" tanımlaması ortaya çıkmıştır. 80lerde daha pozitif duyulması olası olan "tekeşli olmayan" kavramı kullanılmaya başlamıştır. diğer yandan çokaşklılık, çokeşlilik ile aynı şey değildir. çokaşklılık, kültürel veya hukuki açıdan çokeşliliğin dışında kalan durumları da kapsar.

    araştırmada işlenen konulardan biri "kıskançlık" konusu; çünkü çokaşklı bir yaşam tarzı benimsenmemesinin en temel sebebinin kıskançlık olduğuna inanılıyor. çokaşklılık hareketinde ise kıskançlığın ilişki kurulan kimseden ziyade kıskanan kişiyle ilgili olduğu düşünülüyor ve aslında olumlu bir his olarak, bir olgunlaşma fırsatı olarak kabul ediliyor. öbür yandan tekeşli ilişkinin her zaman sadakat anlamına gelmediği gibi çokaşklı ilişkinin sadakatsizlik olarak varsayılmaması gerekiyor.

    çokaşklılık kavramı büyük ölçüde "queer" kuramıyla beraber inceleniyor. çünkü cinsiyet söylemi de heteroseksüel arzuyu 'doğal' ve 'normal' olan bir yere koymaktadır; tıpkı tekeşlilik gibi. yazara göre "queer", farklı olan ve heteronormatif hakim düzene dahil olmayan veya olmak istemeyen herkesin bir araya gelebileceği bir alan.
    "birini diğerinden ayırmadan ve seksi araçsallaştırmadan çeşitli öğeleri bünyesinde barındıran, belirli bir ilişki biçimini önemli addetmeyen, sabit olmayan ilişki biçimleri de vardır. hatta sadakat ve ilişkideki münhasırlığın aynı anlama gelmesi zorunlu değildir: sadakatin ya da tercihen bağlılığın dışarıyı reddetmekle değil ilişki içinde oluşan bir şey olduğunu düşünüyorum." (s. 68)


    kaynak: schroedter, t., vetter, c.,& karlık, ö. (2014). çokaşklılık: bir hatırlama. ayrıntı.


    benim bu konu hakkında fikrim:
    kimi pozitif olgu ya da kavramların bazı insanlar tarafından obsesyon haline getirildiğini düşünürüm. cinsiyet kimliği de bunlardan biri. lgbtqi+ herkesin verdiği mücadeleyi anlıyor ve destekliyorum ama tıpkı kedi sahiplendiren insanların hayvanlarla veya birtakım gymcilerin spor ve beslenmeyle kafalarını bozdukları gibi "bazı" kimseler için bu konu da bir obsesyon. çokaşklılık da kitapta büyük ölçüde queer kuramla beraber ele alınmış zaten. çokaşklılık kavramını da ancak queer kimlikleri ciddiye aldığım kadar ciddiye alabilirim; saygı duyarım ve fikir birliği ile istediğinizi yapabilirsiniz bence. ama benim anlayabildiğim türde bir bağ değil çokaşklılık. bana göre aşkın içinde her an (her. an.) aynı kişiyi düşünüyor olmak, her şeyin onunla ilgili olması falan var.(belki de obsesyon budur, hehe.) bana göre arzuladığım cinsel birlikteliğin içinde ise hep aşk var. okuduğum kitap beni bu kavramın geçerliliğine dair tatmin edebilir ama normalliğine ya da tercih edilebilirliğine dair ikna edemedi.

  • !anadoluyu bilmemek

    sevgili ilker canikligil ve benim (lol) defaatle karşılaştığımız suçlama.
    bu suçlamayla tahmin edebileceğiniz üzere seçim başlığı altında karşılaştığım gibi kadın dayanışması konseptinde de karşılaştım. burjuva kadınlar asıl orta doğu baskısını gören kesim değilmiş. bundan nemalanmaya hakları yokmuş. asıl orta doğu kurbanı köydeki kadınlarmış. anneanneme "gel seni çıkarayım bu orta doğu bataklığından, bak çok özgür olacaksın" desem dur kızım elleme beni, der.

    öncelikle insanların çoğu birileri kendileri gibi düşünmediğinde onu direkt olarak bilgisizlikle veya eksiklikle suçlamaya çok yatkınlar. hayır arkadaşlar, her şeyi en çok siz bilmiyorsunuz. sizin gerçekçilik kisvesi altında yaydığınız ümitsizlik bugün tek gerçeklik değil; bu bir. ikincisi tecrübeyle edinilen bilgi en doğru bilgi olmayabilir. sizin tecrübeyle edindiğiniz bilgiye belli bir iq'ya sahip biri gözlem, araştırma, sentez ve farkındalıkla ulaşabilir. daha azına ulaşabileceği gibi daha fazlasına ulaşması bile mümkündür. muhtemelen ilker canikligil anadolu'yu biliyordur yani. * bu yüzden bu eleştiriye kıçıyla gülüyor.

    insanların çoğu karşısındakini aşağılama eğiliminde olduğu gibi hiçbir kanıta dayanmayan varsayımlarına güvenmeye de çok yatkınlar. ben de beşiktaş'ta oy kullandığım için anadolu'yu bilmemekle yargılanabiliyorum. "gel sana anadolu'nun niye kılıçdaroğlu'na oy vermeyeceğini anlatayım" deniyor bana. ben kastamonuluyum zaten, gel ben sana anlatayım.
    şu an muhalefetin, şaibesiz bir seçimde anadolu'nun oyuna ihtiyaç duymadığı yerdeyiz, that's the point. artık gerisi devletin içinde dönen dolaplara kalmış.

  • 14 mayıs 2023 genel seçimleri

    #5421bu entry'nin sonuç kısmı hariç tamamına katılıyorum. sonuç kısmı dışında kalan bütün çıkarımlar, hala akp tabanından oy çalınabileceğine inanan kimseler için kayda değer bilgilerdir. 2023 seçimlerinin gerçeği ise ilk kez rte'ye karşı kullanılan oyun onu destekleyen oydan fazla olduğu gerçeğidir. akp'yi sadece sağ koalisyonun yenebileceği doğru değil; akp'den ancak sağ koalisyona geçiş olabileceği doğru.

  • !ses ver türkiye

    yüzlerce sandıktan şaibe döküldü bugün. neyin 49,5'u ? öyle "çalıyorlar işte ne edek?" falan da değil, hepsi kanıtlı.
    ve fakat bize acil !sesverchp başlığı lazım.

  • !ses ver türkiye

    şu çocuk kadar inanmadınız be!

  • eksisozluk

    eksisozluk1923.com adresinden ulaşabilirsiniz.

  • ümit

    ümitle ilgili olarak çaresizlik hissine dair bir paylaşımda bulunacağım. ümidi kaybetmek çaresizlik hissinden geliyor olabilir.
    diane zimberoff, "kurban tuzağından kurtulmak" başlıklı kitabında çaresizlik halinde ya 'zorba' ya da 'kurtarıcı' kimliğiyle kurban psikolojisine büründüğümüzden bahsediyor. hayata ya da karşılaştığımız duruma bu iki kimlik arasına sıkışarak, belki ikisi arasında yer değiştirerek baktığımızdan ve bunun ne kadar kısır bir alan olduğundan bahsediyor.
    bu durumda 15 mayıs sabahında kimilerimizin "her şey boşunaymış, yine olmadı, mahvolacağız" yakınmaları da kimilerimizin "bu halktan bir şey olmaz, deprem bölgesine de bundan sonra acımak yok" zorbalığı da aynı çaresizlik hissine dayanıyor.


    bu hisse yenilmeyi veya ondan kaçmayı sürdürdüğümüz sürece ise onun içinde sıkışıp kalmaya ve görüş alanımızı kısıtlamaya mahkum oluyoruz. yapılacak hiçbir şey kalmadığına inanarak karalar bağlamadan ya da bu çaresizlik hissiyle bir zorbaya dönüşmeden de bu hissi yaşamak mümkün.

    peki ne yapacağız? öncelikle yapabileceğimiz bir şeyler olduğunu göz ardı etmeyeceğiz. kitapta bu aşamaya dair şöyle bir çözüm adımı var, yardımcı olmasını umarım:


    not: çok kıymetli bir psikolog arkadaşımın sözlü paylaşımından süzerek yazılı bir mesaj hazırlamaya çalıştım.

  • !14 mayıs gecesi dinlenebilecek parçalar

« / 26 »