• david hume'un bilgi felsefesine kuşkuculuğun temeli olarak yerleştirdiği problemdir.

    hume bilgiyi aşağıdaki dört adımda edindiğimizi söyler:
    1- deneyimlerimizi biz hep gelecek geçmişle uyumludur şeklinde düşünürüz (güneş hep doğuyor, yarın da doğacak).
    2- sonrasında örneğin, ateş ile ışık arasında bir ilişki görüyorum ve burada bir düzenlilik olduğu kanaatine varırız.
    3-burada nedenselliğe bir zorunluluk isnat ederiz. örneğin ateş yandığı için ışık çıkar. bu bir zorunluluktur deriz ve neden sonuç ilişkisini kurarız.
    4- neden sonuç ilişkisini gördükten sonra da bu olguyu açıkladığımızı düşünürüz.

    hume daha iyi anlatmak için kafesteki hindi benzetmesi yapıyor. kafesteki bir hindi her gün birisinin kapıyı açıp kendisine gıda verdiğini görür ve kapının açılması ile yemeğin verilmesi arasında bir bağ kurar. her kapı açıldığında yemek alacağını artık "biliyor"dur. ancak yılbaşı geldiğinde kapı açılır ve hindi kesime götürülür. biz de bu hini gibi olabiliriz diyor hume, yarın güneşin kesin olarak doğacağını nereden biliyoruz ki?

    elbette aklımıza ilk önce bilim geliyor. güneşin yarın doğmaması için gerekli koşulların tümünden uzakta görünüyoruz ancak yine de bu evrendeki bilmediğimiz- ki epey çokturlar- bir "şeyin" güneşin doğmasını engellemeyeceğini garanti etmez. bu bağlamda da mutlak bir bilgi yoktur sadece oranlar vardır. bu şekilde baktığımızda yarın güneşin bilmediğimiz bir güç tarafından yutulmasını oranı epey düşük görünüyor ama kesinlikle sıfır değil.