antik yunan dilinde sophia/sophos kelimelerinden türeyen sofist, bilge/bilgelik anlamına gelir. örneğin aristo solon'u sofist olarak tanımlamıştır. ancak zamanla sofist kötü bir anlama kavuşmuş olsa da roma döneminde tekrar bilge anlamını geri kazanmıştır.
-
-
platon'un "zengin delikanlı avlamaya çalışan bir avcı, bilgi ticareti yapan bir tüccardan öte değildir", aristo'nun ise "ipe sapa gelmez işler bilimiyle uğraşanlar" dediği kişi-ler.
aslında sofist sözcüğü başlangıçta olumlu bir içeriğe sahiptir. yalın olarak, bilge, bilgin, bilgi sahibi kişi; belirli bir alanda uzmanlık bilgisine sahip kişi anlamında kullanılırdı.sofist sözcüğü aynı zamanda bilgiyi öğretmeyi de işaret ediyordu ki sofist düşünürler kendilerini bu anlamda öğretmen, öğreten olarak niteliyorlardı. özellikle retorik alanında bolca öğrenci bulabiliyorlardı. bu bilgi dalının kapsamında, aynı zamanda tartışma sanatı da vardı. yani ileri sürülen bir savı karşı savla çürütme sanatı anlamında diyalektik. tam da bunu öğrettikleri için şarlatanlıkla, büyük kalabalıkların gözünü boyamakla suçlanıyorlardı. oysa sözcüğün gerçek anlamında, yunan düşüncesi, bir sonraki adımın bir öncekini çürüterek kendi biricikliğini ilan etmesi anlamın da baştan beri diyalektik bir biçimde gelişmişti ve sofistlerin bu anlamda farklı bir özelliği yoktu.
kuşkusuz bu, sofistlerin kimi yaklaşım ve tekniklerinin kötüye kullanmaya elverişli olmadığı, kötüye kullanılmadığı anlamına gelmiyor ama aynı zamanda düşünce tarihinde ciddi bir geçiş ve sıçrama noktası olduklarını ihmal etmemek gerektiğini işaret ediyor. ilk akla gelen örnek olarak modern gramer biliminin varlığını sofist protagoras'a borçlu olduğu unutulmamalıdır.
sofist düşüncenin, toptan suçlanmasına karşın, aslında bu haliyle toplulaştırmayı hak eden bir görüş ve düşünce birliği, bir anlamda sofist bir düşünce okulu yoktur. sofist olarak adlandırılan düşünürler, birbirlerine tümüyle karşıt görüşleri savunabiliyorlardı. bu açıdan sofistler nitelemesi, düşünsel benzerliği kapsamamakta, daha çok öğreticilik rolüne ve insana verdikleri önem ile insanın merkezi yerine vurgu yapmaktadır. demek ki, sofistlere ilişkin üretilen düşmanlığın altında öncelikle aranması gereken şeylerin başında insana ilişkin yeni bir kavrayışı temsil etmeleri gelmelidir.
sofistler, yepyeni bir insan anlayışını ve buna uygun bir yaşam tarzını temsil ediyorlardı; kendilerinden ötürü değil, doğrudan atina'nın geçirdiği değişimler sonucu. özellikle atina'da demokrasinin belirmesi, perikles döneminde de en parlak günlerini yaşamasıyla yunan yaşam tarzında önemli değişiklikler meydana gelmişti. sıradan yunan yurttaşı artık yalnızca maharetli bir savaşçı ya da atlet olmakla yetinemezdi. birden fazla rolü üstlenmek zorundaydı; savunmacı, suçlayıcı, jüri üyesi, meclis üyesi, tartışmacı, yönetici, lider, örgütleyici, ikna edici vb. sofistler bu gereksinime karşılık veriyorlardı. dolayısıyla sofizme düşmanlığın arkasında aynı zamanda ve doğrudan, demokrasiye yönelik düşmanlık yatmaktadır. aynı bağlamda olmak üzere zengin orta sınıfın sofistler eliyle eğitilmesi, elbette geleneksel aristokratik çevrelerin ciddi bir biçimde tepkisini çekiyordu. bu tepkileri kışkırtan bir diğer unsur ise sofistlerin önemli bir bölümünün metoikos oluşuydu.
kaynak
ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları.sf. 68-70