• *** fazlaca spoiler içerir***

    aristophanes'in lysistrata adlı eserinden sinemaya ve türkiye'de zamanın mevcut durumuna uyarlanan harika bir film. 1983 yılında kartal tibet yönetmenliğinde çekilen filmin başrol oyuncuları müjde ar ve şener şen. pek tabii sinemanın halil ergün, ihsan yüce, tuncay akça, gökhan mete, pembe mutlu, ayten erman, sırrı elitaş, sevil üstekin gibi kıymetli oyuncuları da oynamakta. bu noktada başarılı bir uyarlama ortaya koyan filmin senaristi, asılacak kadın, kupa kızı, çıplak vatandaş, namuslu gibi müjde ar ve şener şen'in oynadığı filmlerin yönetmenliğini ve senaristliğini yapmış olan başar sabuncu'yu saygı ve rahmetle analım.

    sayamayacağım kadar çok güldüğüm şener şen mimiği var filmde ve konusu itibariyle de çok seviyorum filmi. köyde kadınlar ağanın tarlasında çalışıyor, çocuk bakıyor, ev işlerini yapıyor, su taşıyor ve yetmezmiş gibi her akşam kocalarının uçkuru yüzünden cinsel ilişkiye zorlanıyorlar. köyde herhangi bir gebelikten korunma yönteminden bihaber olunduğu için devamlı hamile kalıyorlar, köy çocuk dolu. erkekler kadınlar hamileyken de rahat durmadığı için bu süreçte de ayrı zorlanıyor. erkeklerse sabahtan akşama kahvedeler, nerede kadın görseler göz dikiyor akşamı zor ediyorlar. köyün ağası ömer (şener şen) bu durumdan çok memnun. hem tarlasındaki işler yürüyor hem de gelecekte bu işleri yapacak yeni işçiler büyüyor.

    elif (müjde ar) ise vaktiyle kocası ile beraber şehre gitmiş, orada kocası bir iş kazası nedeniyle vefat edince evini, bahçesini satmak niyetiyle köye dönüyor. artık kılığı kıyafeti, düşünceleri, konuşmaları değişmiş. köye geldiğinde tüm erkekler başına üşüşüyor, başta ömer ağa olmak üzere.

    evinin önünden geçen kadınların halini gördükten sonra evi satıp gitme planını biraz ertelemek zorunda kalıyor. kadınların evlerindeyken bu durumdan kurtulması için birkaç çözümü deniyor. mesela kasabadaki doktordan gebeliği önleyici yöntemlerle ilgili afişler, broşürler alıyor. kadınlara prezervatif dağıtıyor, ağa önlerini kesiyor. yataklara uzanan çanlar bağlıyorlar ve kim çanı çalarsa onun evine bir bahane ile gidip kadınları dışarı çıkarıyorlar, ağa fark ediyor bu yöntem de yalan oluyor. ertesi akşam kadınlar sağlam bir dayak yiyerek yine yatağa girmek zorunda kalıyor. iş şiddete varınca artık kadınlar evlerdeki silahları alıp çocukları da evde bırakarak elif'in evine sığınıyor ve şenlik başlıyor.

    çocukların bakımından tarlada çalışmaya, su taşımaktan yemek yapmaya tüm işler bir anda erkeklere kalıyor. erkeklerin kadınların yaptığı her bir işi yaparken pes ettiği yerlerde ömer ağanın tekrarladığı bir repliğin film içerisinde akıp gitse de çok etkili olduğunu düşünüyorum. her seferinde:

    "ya bunlar kadın, kadın halleriyle bu kadar işi yapıyorlardı da siz niye yapamıyorsunuz?"
    "ama onlar kadııın…"
    "e siz de erkeksiniz!"

    ömer ağa için kimin sömürüldüğü önemli değil, ömer ağa tarlasındaki işlerin sekteye uğramamasını istiyor sadece. evinde iki kadın var ve o bu dertlerin hiçbiriyle karşılaşmadığı için anlamıyor da aynı zamanda. burada, erkeklerin pes ettiği noktalardaki diyaloglarda sınıfsal farklılıklar da pek ince işlenmiş.

    ne yapsalar etseler kadınları elif'in evinden alamıyorlar. bir de silahlı kadınlar tabii. ağa iyi kötü çocukların bakımından yemek derdine, sırf çalışsınlar diye yardımcı olmaya çalışıyor. ama erkeklerin tek derdi bu değil ki, kadınlar en çok da cinsellikle ilgili başlarını yakıyor. artık pes edeceklerini gördüğü yerde ağa iki günlüğüne ortadan kayboluyor.

    burada biraz halil ergün'ün oynadığı recep karakterine parantez açalım. kasabaya tamirat için gelen recep bu çatışmanın ortasında kalıyor, kadınların bu yöntemi ile ilgili biraz inançsız amma elif'e de vuruluyor tabii. arada kadınların suyu bittiğinde falan destek oluyor, arabuluculuk deniyor. tam da ağanın gittiği noktada bu iki tarafı kahvede bir araya getiriyorlar. kadınların talepleri sert:

    resmi nikah, düzgün davranış, tarla ve ev işlerinin ortak yapılması, aralıklı doğum, hamile kadınların son iki ayında cinsel ilişki yasağı gibi talepleri var. erkekler kabul etmeyince masayı dağıtıp çıkıyorlar.

    ağanınsa yeni bir çözümü var: köye iki tane seks işçisi getirmek. erkekler bir anda işkolik oluyor. tarlada çalışan erkekler mesai bitiminde bir bilet alıyor ağadan, kadınların olduğu yerde mührü bastırıp güle oynaya cinsel ilişkiye giriyorlar. kadınlar bu hali görünce pes eder gibi oluyor, evlerine dönmeye karar veriyor ama iş işten geçmiş. geri döndüklerinde elleri başlarında otururken recep'in aklına bir fikir geliyor: şap.

    ağanın eşlerinden hatice'nin yardımıyla erkeklerin çorbasına şap ekleniyor. halleri perişan, ne bilet istiyorlar ne mühür. seks işçilerinden biri belki de gönlün sadece eşini istiyordur deyince erkekler artık tamamen pes ediyor. ağaya da karşı geliyorlar.

    elif ve recep kadınlara nasıl davranmaları gerektiğini öğretiyor, diğer tarafa da erkeklere karşı nasıl bir duruş sergilemeleri gerektiğini. toplu nikah kıymaya gidiyorlar ve film tarlada herkesin hep birlikte çalıştığı bir sahne ile bitiyor.

    kısaca lysistrata ile farklılıklarından bahsederek sonlandıralım.

    şalvar davası'nın temel sorunu kadın, toplumsal cinsiyet, eşitsizlikler, köy yaşamının zorluklarının kadınların omuzlarında oluşu. lysistrata'da kadınlar bu eylemleri bitmek bilmeyen savaşı (bkz: peloponez savaşı) bitirmek için yapıyor.

    lysistrata, savaşta olan çeşitli şehir devletlerinden kadınları bir araya toplayarak sevişmeme yemini ettiriyor. tüm kadınlar erkeklere cinsel ilişki ile ilgili karşı koyarlarken atinalı kadınlar akropolis'i ve parthenon'da saklanan devletin yedek akçesini ele geçirerek atina'yı savaşta zor duruma sokuyor. en nihayetinde planlarını uygulayarak barışı sağlıyorlar.

    temel odağın cinsellik olmasıyla beraber her iki eserlerde de kadınların direnişi ve erkeklerin yönettiği bir ortamda kendi rollerini oynamamaya karar verdiklerinde nasıl bir değişim olduğunu görüyoruz. şalvar davası bu anlamda mekânsal ve zamansal olarak konunun çok iyi işlendiği, önemli replikleri ve soruları barındıran başarılı bir uyarlama.