• 16. yy'dan sonra süratle değişen avrupa iktisadi sisteminin mitlerin, gelenek­lerin ve dinsel değerlerin artık açıklayamadığı yeni toplumsal ve siya­sal durumu açıklayabilecek, geleceğe ilişkin rotayı çizebilecek başka bir çerçeveye, başka bir dünya görüsüne ihtiyaç duymaya başlamasıyla birlikte ideolojilerin temelleri avrupa siyasi kültürü içinde atılmaya başlanmıştır.


    aslen bir aristokrat olan, ancak fransız devrimi'ne sempati bes­leyen ve 18. yüzyıl aydınlanma döneminin akılcı filozoflarından olan antoine destutt de tracy, üretmiş olduğu "ideoloji" kavramı ile aslında "düşüncelerin bilimi"ni kastetmiştir.

    ideoloji bir inançlar, normlar, değerler bütünüdür ve aynı zamanda olması gerekeni, "ideal" sosyo-politik düzen modeli içerir. le­vi-strauss, çağdaş batı toplumunun yaptığı şeyin, mitosun yerine ideolojiyi getirmek olduğunu, ideolojinin bize toplumun haritasını verdiğini, toplum içinde hareket etmemizi ve yaşamamızı kolaylaştırdığını söylemiştir.

    ideolojiyi iki temel şekilde görebiliriz. birincisi siyasal düşünce olarak ide­oloji, "izm"lerle ilgilidir. liberalizm, marksizm, faşizm gibi birey doğası, tarihsel süreç ve sosyo-politik yapı konularında belirli bir inançlar di­zisi ve açıklama modeline sahip ve toplumun geleceğine yönelik projele­ri bulunan büyük ideolojik akımların incelenmesi, bu gruba girmektedir.
    ikincisi ise seçkin gücü olarak ideoloji, toplumsallaşma araçları vasıtasıyla inançların, normların, sembollerin gelecek kuşaklara akta­rılarak siyasal sistemin ayakta kalmasını sağlayan, rejimin meşruiyetini sağlayan bir araç olarak ele alınmaktadır.

    gramsci, bir sınıfın kendi dünya görüşünü (ideolojisini) diğer sınıflara kabul ettirebilmesi durumunu "hegemonya" kavramı ile açıklar. egemen sınıfın dünya görüşü toplumda doğru, kabul edilebilir ola­rak algılandığı sürece, bu sınıfın iktidarı meşrudur. tarihin her döneminde, yükselen sınıflar kendi ideolojilerini topluma yayarak hege­monya sağlamaya çalışmışlardır. her sınıfın kendi ideolojisini topluma yayacak aydınları vardır. gramsci bunlara "organik aydınlar" adını vermektedir. örneğin, feodal sınıfın organik aydınları din adamları ol­muştur. burjuva sınıfının organik aydınları üniversite mensuplarıdır.

    althusser ise bir adım ileri gitmekte ve televizyon, radyo, basın, eğitim kurumlan, dinsel kurumlar, edebiyat, sanat vb. alanlar, devletin ideolojik araçları olarak işlev görmektedir. bu araçlar vasıtasıyla devlet (yönetici sınıflar), kendi ideolo­jisini yeni kuşaklara sürekli aktarma, böylece mevcut durumu meşrulaştırma imkanı bulduğunu iddia etmektedir. ona göre devletin ideolojik aygıtlarının asıl işlevi, insanın yeniden üretimini sağlamaktır. dolayısıyla, yeni­den üretim sadece üretim güçlerinin değil, üretim ilişkilerinin de yeni­den üretilmesi demektir.

    1950'li ve 1960'lı yıllarda ortaya atılan "ideolojile­rin sonu" tezi, temelde, gelişmiş ülkelerde ulusal refahın artması ve sınıflar arası farklılıkların giderek azalması ile birlikte, ideolojik farklılıkların da azaldığı görüşüne dayanır.

    üçüncü dünya ülkelerinde ideolojilerin sonu gelmiş değildir; hala ikti­darda veya muhalefette yer alan seçkinlerin önemli bir kitlesel mobilizasyon aracı olmaya devam etmektedir. gelişmiş, sanayileşmiş batı toplumlarında da ideolojiler yok olmamıştır, fakat "ideoloji taşıyıcılığı" el değiştirmiştir. artık ideoloji taşıyıcıları toplumun en altında yer alan, en yoksul gruplar değil, daha vasıflı işçiler; okumuş yazmış beyaz yakalı­lar gibi, toplumda görece üst statülere yükselmiş, dikey mobilizasyon beklentileri yüksek ancak daha ileri gitme fırsatları olmayan, önü tıkanmış kişilerdir. ayrıca, batı toplumlarında sınıfsal temelli kimliklerin önüne geçmeye başlayan daha mikro kimlikler (cinsiyet, ırk, bölge, çev­re duyarlılığı, savaş karşıtlığı vb.), ideolojilerin de niteliğini değiştirmiş­tir. feminizm, çevrecilik, yerelcilik, savaş ve silah karşıtlığı gibi ideolo­jiler giderek yaygınlaşmaya ve siyasal iktidarları etkilemeye başlamıştır. bu nedenle, ideolojilerin sonundan ziyade, ideolojilerin ve ideoloji taşıyıcılarının niteliklerinde bir değişimden söz edebiliriz.

    kaynak
    örs, b. (2009). 19. yüzyıldan 20. yüzyıla modern siyasal ideolojiler (3. bs). istanbul bilgi üniv.