• öncelikle türkiye siyasetinde chp'nin yenilgiye mahkûm oluşunun sebebini korkmadan doğrudan teşhis edelim: aidiyet. chp'li demek ne sadece atatürk'ü çok sevmek ne sadece sosyal demokrat olmak ne de belirli sosyal-siyasal politikaları savunmakla ilişkilidir halkın gözünde. chp'li olmak demek islam kültür çevresine ait bir toplum içinde sekülerleşme yanlılarından olmak demektir.

    türkiye cumhuriyeti'nin muhafazakar anadolu yurttaşları için sekülerleşmek bir fedakârlık ister ve bir yük getirir: fedakârlık: ebeveynlerimizden gördüğümüz hangi değerlerden vazgeçeceğiz? yük: hangi değerleri benimsemek için çabalayacağız?

    fedakârlık zordur zira bilinçli olarak siyasetle ya da toplumsal pozisyonlarla ilgilenene kadar zaten aileniz ve çevrenizden pek çok değeri farkında olmadan almışsınızdır: eğer büyük şehire üniversite için gelmişseniz neredeyse 20 yaşınıza kadar; allah vardır, kadınlar "korunmalıdır", dövme yaptırmak dejenerasyondur, erkek ve kadın dışında bir form yoktur, azınlıklar ve farklılıklar tehlikelidir, alkol yuva yıkar, veganlık anomalidir, sanat işleri bizi aşar, asker-polis her zaman haklıdır gibi temel yargılarınızın çoğu oluşmuş durumdadır. yok eğer büyük şehire gelmediyseniz zaten etrafınızda birkaç "marjinal" dışında kimse bu değerlerden şüphe etmemektedir.

    değişmek ise fedakarlıktan çok daha zordur. zira eski değerlerinizi bırakmak yetmez, üstüne yeni değerleri "doğru" bir şekilde benimsemeniz gerekir. eğer yeni değerleri denemeye kalkışır ve başaramazsanız kendi yuvanızı terk etmiş olmakla kalmaz aynı zamanda yeni yuva olarak seçmeye çalıştığınız mahallenizde de aşağılanırsınız. felatun bey'lik üzerinize yapışır kalır. yaptırdığınız dövme klişedir, dini hayatından çıkaramayan bir ateistsinizdir, cinsel özgürleşme "kezban/keko"luğunuza takılır, alkolü hep fazla kaçırırsınız, sanattan anlamıyor olursunuz, asker-polisten dayak yerken ona içten içe hak verirsiniz ve vegan mangalı size her zaman biraz yavan gelir. zira sekülerleşme de tek bir jenerasyonda tek bir insanın başarabileceği bir dönüşümden fazlasını gerektirir. ne yaparsanız yapın eğer çok iyi bir üniversite markasını arkanıza almadıysanız ya da aileden güçlü bir varlıklılığınız yoksa asla tam olarak ait olamazsınız. burada chp demografisi ön yargılıdır demek istemiyorum, ancak önyargılı olanları çok daha fazla aklınızda kalır. ailenizi, 20 yaşınıza kadar olan tüm çevrenizi ve kodlarını öğrendiğiniz tüm hayat algısını baştan yazmak zorunda kalırsınız. anadolu'nun orta sınıfı için sekülerleşmek zor değil, çok zordur.

    bu ikileme bir de chp markasına olan düşmanlık eklenir. anadolu'da bir nüfus chp'ye "ne olursa olsun" oy vermek istemez. saadet'in, gelecek'in, deva'nın kefaleti bile yetmez. chp camileri ağır yapmış "olabilir", chp herkesi eşcinsel yapmak istiyor "olabilir" chp zihniyetinin kötü olduğu "herkes bilir". chp sizin farklı yaşayan arkadaşınız değildir, chp sizi kendisi gibi yaşamaya zorlayan arkadaşınızdır. günün sonunda "chp'liler" size hep uzak kalır. anadolu'nun muhafazakâr çoğunluğu için güney afrika'nın siyahileri için boer'ler neyse ona dönüşür, "bizden" değildirler.

    chp başarısızlığında son faktör ise chp idaresinin çürümüş köhneliğidir. sekülerlerin akp'de eleştirdikleri ne varsa chp içinde de vardır. chp'li belediyelerde de yolsuzluklar gırla gider, chp de hâkim olduğu yerlerde kendilerinden olanlara torpil yapar, chp de kendi medyasını fonlar. ancak sekülerler – ki ben de bir sekülerim- inatla chp'ye oy vermeye devam eder, zira merkezde ve seküler olan başka parti yoktur. iyice sola kayılmayacaksa chp'liler için gidecek bir yer yoktur. chp idaresi bunu bilir ve her seçimde bir parti olarak başarısız olduklarını gündeme dahi getirmeden bir kara koyun aramaya girişirler. bu da chp'yi sürekli kaybeden tek bir blok halinde tutar ki muhafazakarların arayıp bulamayacakları bir şeydir bu. düşman tek başına, köşeye sıkışmış durumda ve asla ileri hamle yapamayacak bir halde.

    kemal kılıçdaroğlu birkaç seçim yenilgisinden sonra bu durumu görüp partinin markasını değiştirerek aşmaya çalıştı ancak gördüğümüz üzere işe yaramadı. ne ekrem imamoğlu ne de mansur yavaş bu seçim sonucunu değiştiremezdi. seçimleri kaybeden chp değil deniz baykal dendi baykal gitti, kılıçdaroğlu geldi ancak kaybetme serisi değişmedi. şimdi chp değil, kılıçdaroğlu seçimi kaybetti diyorlar, kılıçdaroğlu gidecek yerine yunus emre ya da özgür özel gelecek, chp seçimleri kaybetmeye devam edecek. çıkarılacak acı sonuç: sekülerler chp idarecileri tarafından esir alınmıştır ve bu esaret bitmedikçe chp'nin başında kimin olduğunun bir anlamı yoktur.

    özetle, chp'nin türkiye siyasetinde yukarıda saydığımız (a) markasının bagajı (b) sekülerliğe aidiyetin zorluğu (c) chp'li idarecilerin tahakkümü sebeplerinden ötürü gerçek anlamda bir başarı kazanma şansı yoktur. herhangi bir başarı ihtimali kendisine değil sağ siyasetin bölünmesine endekslidir. böyle bir durumda chp bir şekilde iktidara gelse dahi bu geliş ülkeye bir yön vermeye değil ancak sağ siyasete tekrar bir araya gelmek için vakit yaratmaya yarayacaktır. chp sağ partilerin bölünmüşlüğünü cezalandıran siyaset dışı bir aktör gibidir.
    peki ne yapmalı? chp demografisinin içinde bu soruya iki yanıt var. birincisi partinin yeterince sol olmadığı için yeni bir dalga yaratamadığını diğeri ise partinin fazla solda olduğu için toplumun tamamına açılamadığını iddia ediyor. ikisinden biri haklı değil, ikisi de haklı. ancak ikisi de chp markası yüzünden harekete geçemiyor. chp kendi markasının tarihsel ağırlığından dolayı ne tam olarak bir sol parti olabiliyor ne de muhafazakâr kesimlerle gerçek bir uzlaşmaya yanaşabiliyor. benim önerim chp'yi kurtarmak yerine seküler yurttaşlara odaklanmak ve türkiye'nin en kaliteli insan kaynaklarının bir toplamı olan bu demografi üzerinden bir politika üretmek.

    bu politika chp seçmeninin iki ana kanadının chp'yi terk ederek daha sola ve daha sağa yanaşmasını öngörüyor. chp demografisi içindeki bir kesim, özellikle gençler, tip'e yoğun bir ilgi duyuyorlar. türkiye'nin bugünkü durumunda güçlü bir sosyalist sol en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biri. ancak %2-3 bandına sıkışmış bir sosyalist hareketin türkiye siyaseti üzerinde bir etki yaratması mümkün değilken %15 bandındaki bir sosyalist hareket hem türkiye'nin parçalı sol sorununa bir alternatif üretebilir hem yeşil sol parti ile birlikte rahatlıkla ittifak kurarak gerçek bir iktidar alternatifi haline gelebilir hem de sosyal adaletsizliğin bu denli gemi azıya aldığı bir dönemde halkın sorunlarına muhalefette iken bir itiraz üretebilir. örneğin tip %15 alıyor olsaydı bugün akbelen ormanları bu kadar kolay imha edilemezdi, beşli çetenin vergi borcu bu kadar kolay affedilemezdi.

    chp demografisinin ikinci yarısı olan uzlaşmacılar ise ekonomi politikaları itibarıyla bir sosyal demokrat olarak tanımlanabilecek ve saadet-gelecek ittifakından özellikle uzak durarak seküler hassasiyetlerini ispatlamış deva ile uzlaşmakta bir beis görmeyeceklerdir. akp'nin ekonomik başarısının baş mimarı olan ve chp demografisinin de dürüstlüğünü ve liyakatini çoğunlukla takdir ettiği ali babacan, uzlaşmacı ve çalışkan kişiliği ile de chp demografisinin sağa gerçekten açılmasında ve toplumsal polarizasyonun yatıştırılmasında son derece önemli bir kaldıraç görevi görecektir. cumhurbaşkanlığı seçiminde gösterdiği çalışkanlıkla ve orta-orta üst sınıf uzlaşmaya hazır makul muhafazakarların akp sonrası dönemde yoğunlaşacağı temel parti konumunda olmakla deva seküler politikaların önce şehirli muhafazakarlara sonra da anadolu'ya yayılmasında ciddi bir etki gösterecektir.

    chp'yi yok ederek sekülerliği kurtarmak türkiye'nin seküler-batıcı çizgisinin iktidara gelmesi önündeki yukarıda saydığımız üç engeli de aşar. 1- türkiye'nin %30'unun "ne olursa olsun" oy vermeyeceği bir markanın bagajından kurtulunur 2- deva aracılığı ile muhafazakarların sekülerlikle tanışması çok daha kolaylaştırılırken tip aracılığı ile türkiye 70'lerden beri ihtiyacını duyduğu özgüvenli sola kavuşmuş olur. 3- deva ve tip kadrolarının taze enerjileri sayesinde "böyle gelmiş böyle gidecek" chp'liliğini kendine bir çeki düzen vermek zorunda bırakır. böylece yönetim kadrosunda 60 yaş altında neredeyse kimsenin bulunmadığı chp yerine genç ve dinamik kadrolarla seküler politikalar iki farklı kanattan türkiye siyasetine katılmış olur.