• aslında kinik yazısına gönderme için açtığım başlık. ama türkçe olan sinik sözcüğü bir felsefe teriminin diğer adı olan sinik söcüğünün açıklanmasından çok daha ötede benim gibi bir türkçe sevdalısı için.
    sinik: sin-mek fiilinin kökü; sin-dir-mek, sin-dir-im, sin-si.... hep bu kökten türetilmiş sözcükler.
    önce bir nişanyan'a bakalım:
    "eski türkçe sin- "emilmek, hazmolunmak, içine işlemek" fiilinden evrilmiştir. bu fiil eski türkçe sün- "saklanmak, batmak" fiili ile eş kökenli olabilir; ancak bu kesin değildir.
    kaşgari'de sin- ve sün- fiilleri arasında anlam ayrışması görülürken, türkiye türkçesinde iki fiil birleşmiştir."
    biz eski türkçe dönemine ait sözcükleri kaşgarlı mahmud'un divan-i lugati't-türk'ünden (1073) takip ettiğimiz için yine nişanyan'dan örnek olarak alınan cümleleri de yazalım ki, sözcüğün eski türkçedeki kullanımı daha iyi anlaşılsın.

    "aş sindi [yemek yutuldu/hazmedildi], suw yerke sindi [su toprağa sindi], söz könülke sindi [söz içine işledi], ördek kamışka sündi [ördek sazlığa saklandı, sindi]"

    sin(-mek) de tıpkı ez(-ik) gibi insanın içini acıtan sözcüklerden. korku sözcüğüyle yakından ilişkili bir sözcük. bir insanı sindirmek, aslında onun kişiliğini ezmek, yok etmek demek. bu pek çok yolla yapılabilir. insanları sindirmek için en çok kullanılan yol, onları korkutmaktır. bu korku, kişinin kendi şahsına dair bir korku olmayabilir, kişileri en sevdikleriyle de korkutup sindirebilirsiniz. bazen öyle olur ki, 'lanet olsun böyle işe!' dediğiniz bir anda, bu sözleri söyleyerek, basıp giderek belki, aslında sevdiklerinizi ne kadar zor bir durumda bırakacağınızı düşünür, cayarsınız, mecburen sinersiniz. ataların o 'on düşün, bir söyle' temalı sözlerini hatırlayın. ne kadar da çokturlar. sanki boyun eğmeye baştan programlanmış bir milletiz biz.
    öte yandan bir de bu sözden yaratılmış 'sinsi' gibi bir sözcüğümüz de var. az önceki acıklı açıklamaları bir çırpıda silip atan ve bütün olumsuzlukları yüklenen bir sözcük bu sinsi sözcüğü. bütün hainliği ve ihanete hazırlığıyla orada köşede durup bekliyor.

    ne diyelim, hayat öyle bir şey ki, bu sözcükleri içselleştireceğimiz bir zaman da olacaktır belki, sözlerden ırak. umalım ve dileyelim ki, bu sözcüklerle ilgili her türlü şey bizden uzak olsun.
    (daha yediklerimizi sindirdiğimiz kısmı da var bu sözcüğün ama gerçek ama mecaz. fakat şimdilik bu kadarı yeterli olsun.)