• ilginç bir deyimdir. arapça sıdk(->doğruluk, dostluk, sadakat) sözcüğünün türkçe iyelik üçüncü tekil şahıs eki ve sıyrıl-(mak) fiiliyle birleşmesinden oluşur. (not: oradaki '-ı ekinin' ne olduğunu epey düşündüm ve kesinlikle belirtme hal eki olmadığına karar verdim.) 'sıdk' az önce yazdığım sadakat sözcüğünün ve yine aynı kökten gelen sadık sözcüğünün kökü.
    tdk; birine karşı duyulan güven ve inancı yitirmek, birinden veya bir şeyden soğumak, bıkmak olarak açıklamış bu deyimi.
    'z kuşağı'nın haklı olarak bilmediği/kullanmadığı deyimlerden biridir. yazma nedenlerimden biri de bu. bilmeyenlerden okuyanlar olursa bu deyimle tanıştırmak. bir diğeri de, bu deyimin söyleyiş zorluğundan dolayı 'sıdkı sıyrılmak' diye değil de 'sıtkı sıyrılmak' diye söylendiğini vurgulamak.
    açıklayayım:
    sıdkı sözcüğünün içinde yer alan 'd' ve 'k' sözcüklerinden 'd' 'yumuşak bir ünsüz', 'k' ise 'sert ünsüz'. türkçenin ünsüz benzeşmesi kuralına göre yumuşak bir ünsüzle, sert bir ünsüz yan yana gelemez. ya iki yumuşak ünsüz yan yana olacak ya da iki sert ünsüz yan yana olacak. bu örnekteki gibi olduğunda da -doğal olarak- türkçe telaffuz sistemine uygun olarak 'k' ünsüzünün baskınlığından dolayı 'd' ünsüzü sertleşerek 't'ye dönüşüyor.
    ingilizcede bir şeye ya da birine karşı inancını yitirmek; 'lose faith in something or someone' bu deyimi tam karşılar mı diye düşündüğümde tam olarak karşılamadığını hissettim.
    bu deyimde -belki de- uzun zamandır devam eden bir durum sonucunda kişinin bir anda -o her neyse ondan- soğuması, artık hiç bir şey hissetmemesi gibi bir anlam var, bir bıkkınlık var, artık 'umursamayacağım, bana ne' anlamı var. var oğlu var.
    ve kesinlikle 'sabır'la da alakası var.
    kimsenin sabrını 'sıdkı sıyrılıncaya' kadar zorlamayalım -kamu-mesajını da verip yazıyı sonlandıralım.*