• "platon da hocası sokrates gibi diyalektik bir yöntem kullanır ama bunu biraz daha geliştirmiştir. sokrates gibi, önce karşısındaki kişinin fikirlerini çürütür ve her şeyi bildiğini sanan kişinin hiçbir şey bilmediğini gösterir. fakat platon burada durmayacaktır. kişi, bir kez bir şey bilmediğinin bilincine varınca, ar­tık ruhun arındırılmasının ve akılsal bölümün harekete geçirilmesinin vakti gel­miş demektir. aklın harekete geçirilmesiyle ruh idealara doğru yönlendirilebile­cektir. bu açıdan platon'un amacı olabildiğince karşısındaki kişinin tikellikler­le, nesnelerle koşullu kişiliğinin aşamalı bir biçimde silinmesini sağlamaya çalışmaktır. platon'un yapıtlarında, bunun dışında ikinci bir diyalektik sürece da­ha rastlanır: insan, aklının sayesinde idealar evrenine yükselir ve burada en yük­sek idea olan iyiyi edilgin bir biçimde seyreder. bunun açık anlamı varlığın bü­tün aydınlığı içinde görülmesidir. varlığı seyredebilen insan, bütünün o en temel ilkesiyle birlikte parçaları da görür ve nesnelerin gerçek varlıkla ilişkilerini kavrar. o artık evrensel bir söyle­min sahibi olmuştur. böylece aşama aşama yükselerek varlığın seyrine kadar çıkan ussal insanın bir de geriye inişi söz konusudur ama. varlığın birliğini kav­radıktan sonra ideaların çokluğunun farkına varılması. aynca, ideaların çok­luğunun farkındalığı başka bir şeyi ya da ikinci bir iniş sürecini de içerecektir: aklın yeryüzüne dönmesi. akıl yeryüzüne dönüşüyle birlikte, idealar evreninde seyrettiği düzeni yeryüzünde kuracak ve iki evren arasındaki çelişkiyi ortadan kaldıracaktır. işte iki evren arasındaki çelişkiyi ortadan kaldıracak olan bu akıl, epistemeye sahip olması itibariyle filozof, bu epistemeyi izleyerek çelişkiyi orta­dan kaldıran irade ve güç sahibi olarak kraldır: yani filozof-kral! iki evren ara­sındaki çelişkiyi ancak kral olan filozofun aklı ortadan kaldırabilir; çünkü "ka­labalık" doğruya ulaşmak için kendi yargılarına güvenmenin yeterli olduğunu sanır; tikellere takılır kalır, kendi pratik gereksinimlerini doyurmakla yetinir ki bu da ister istemez farklı pratik gereksinimler arasında bir çatışmaya yol açar. böylece platon özgürlük vaat eden demokrasinin ister istemez çatışmayı doğu­racağını söylemeye çalışmaktadır. bu şiddet döngüsünden topluluğu kurtaracak olan şey ise filozofun kral olmasıdır ya da kralın filozof. peki, filozofun idealar evreninde gördüğü nedir? platon bu noktada hem parmenides'in (bkz: parmenides kimdir?) "varlığın tekliği" anlayışını yadsır, hem de herakleitos'un (bkz: herakleitos kimdir?) çeşitlilik ve devinimden ibaret varlık anlayışını. var olan hem devinimi hem hareke­ti aynı anda içermelidir ki bilimin konusu olabilsin. ama yine de platon hiçbir şeyden etkilenmeyen, kendiliğinden devinen bir ilke olduğunu söyler ki bu ruh­tur. ruh, maddedeki devinimden önce var olur ve onu devindirir. tüm evren devinim içinde olduğundan bütün devinimlerin bağlı olduğu özgül bir ruh, evrenin ruhu vardır ve o da varlık, en üstün idea olan iyi ideasından başka bir şey değildir. iyi ideası platon'da yer yer güzel, evrensel, tanrı, akıl gibi kavramlar­la özdeşleştirilir. ama her halükarda önemli olan nokta, evrenin bu iyi ideasına göre biçimlenmiş olmasıdır. bu durumda insana düşen şey, bu akıl yoluyla bi­çimlenen evrenin gerçek bilgisine ulaşmak ve idealar evrenindeki düzeni nesne­ler evreninde kurmaya çalışmaktır. görüldüğü gibi, özellikle sokrates sonrası ortaya çıkan küçük sokratesçi okulların yöneliminin tersine, iyinin bilgisinin edinilmesi, platon açısından ki­şisel ahlaki yetkinliğin elde edilmesi amacına dönük değildir; tersine iyi bir devlet ya da aynı anlama gelmek üzere iyi bir toplumun inşasına dönüktür. bunu yapabilecek olan da ruhu ve aklıyla idealar evrenine, bedeniyle nesneler evreni­ ne ait olan kişi, yani filozoftan başkası değildir."

    kaynak
    ağaoğulları, m. a., türk, d., yalçınkaya, a., yılmaz, z., & zabcı, f. (2012). sokrates'ten jakobenlere: batı'da siyasal düşünceler (3. bs). iletişim yayınları.sf.96-98