• dostum merhaba,

    bu yoğun tempo içerisinde umarım bu metni okumaya vakit bulabilirsin, ben de elimden geldiğince kısa tutacağım. bu mektubu buradan okuyabileceğin üzere nihat genç'in senin hakkındaki yazısının gördükten sonra kaleme alıyorum.

    nihat genç sana "paracuk"larını korumak için memleketi satan bir vatan haini, memleket gençlerini fetö, pkk ve liberalizm sempatizanı yapmak için atatürkçülük "ayağı" yapan bir yalancı, omurgasız, haysiyetsiz, namussuz, ciğerleri çürümüş, götü başı oynayan ve "pkk diliyle iç savaş iklimleri hazırlayan pilli bebek oyuncak siyasilerin oyuncağı" diyor. haksızlığına ve saldırganlığına gelmeden önce; bu ne edepsizliktir?

    daha önce de bu yazısında epey sert yüklenmişti sana. sen de twitter'dan "silkinmem lazım" demiştin. açıkçası bu tavrın beni çok şaşırtmıştı zira hakan şükür'ün konuşmasına bu kadar sert bir tepkinin gelmesi aslında hakan şükür'ü olduğundan daha önemli, tartışmalı bir adam haline getirerek onun etkisini artırmadı mı? bu tartışma büyüyüp ilker canikligil senin boşluğunu doldurduğunda ve ilker canikligil'in kolejli nezaketi şükür'ü durduramayınca aslında nihat genç'in en çok korktuğu olmadı mı? hakan şükür neredeyse 3 saat kesintisiz bir şekilde 800.000 aboneli bir kanalda konuşmadı mı? üstüne kendi hür iradenle soruları takip etmekten vazgeçip "otorite"ye itaat etmiş olmak sence sana yakıştı mı?

    bildiğim kadarıyla ailevi sebeplerin de etkisiyle türkçü camiaya yakın hissediyorsun kendini. seküler bir milliyetçiliğin -ki atatürkçülük temelde budur- ülkemiz ve insanlarımız için en hayırlısı olduğunu düşünüyorsun ve bu konuda açıkça bildiklerini, öğrendiklerini kamu ile paylaşmaktan imtina etmiyorsun. ben de bir on yıl kadar seninle aynı fikir safında idim, artık değilim ve gördüğüm kadarıyla sen de -belki farkında değilsin ama- tam olarak sınır çizgisindesin.

    liberal deyince senin de aklına batılıların hedefleri doğrultusunda çalışan, kendi ülkesini peşkeş çekmeye hazır, omurgasız, beyni yıkanmış, para düşkünü, batı hayranı, yerli işbirlikçi, ülkenin gerçek ihtiyaçlarından bihaber, kandırılacak kadar naif, "karı kızla takılan", korkak liboş tipinin geldiğini biliyorum. nihat genç'in sana söyledikleri ile ne kadar benzer değil mi? galiba benim başıma geldiği gibi, senin mahallen de seni ait olduğun yere, bireysel düşünmeye, batıyı batı yapan değerlere yani aydınlanma ve liberal düşünceye itiyor.

    nihat genç'in ve türkiye'de hemen her sürü ahlakının egemen olduğu yerden bakıldığında liberaller gerçekten de öyleler. gerçekten de liberallerin batılı bir ajandaları var. mesela hakan şükür olsan bile ifade hürriyetinin sağlanması. mesela ele geçirilmiş bir pkk'lı olsan bile kişisel hakların dokunulmazlığı, işkencenin önlenmesi. mesela her şeyi bilmekten çok sormayı, noktadan çok soru işaretini savunmak. mesela tarikat olsan bile ezilmekten çok anlaşılmak, denetlenmek ve toplumsal uzlaşının tarafı haline getirilmek. mesela göçmen, mülteci, sığınmacı, kaçak göçmen olsan bile temel insan haklarına uygun muamele görmek, mancınıkla atılmamak mesela, ucuz işçi olarak çalıştırılmamak, çoluk çocuğunla oturduğun evden polis copuyla zorla çıkarılarak yaka paça idam edileceğin ülkeye gönderilmemek. türkiye'nin en okumuşları akp'den kaçmak için yurtdışına giderken taliban denen akıl almaz medeniyetsizlikten kaçanları korku içinde yaşamamasını savunmak. mesela azınlıklardan korkmamak, kürtlerin de kendini eşit hissetmesini sağlamak. mesela "yerli ve milli" drone için bile kamusal ihale kanunlarını çiğnememek, yolsuzluğu aklamamak. mesela kendi ülkesinin çocuklarını ezen çin, rusya gibi otoriter devletlere mesafeli olmak. mesela kızların istediğini gibi giyinme, istedikleriyle sevişme haklarından yana olmak. mesela ibneyi küfür olarak kullanmamak, travestiyi e-5 caddesinde fuhuşla geçinmeye zorlayacak kadar toplumdan dışlamamak.

    ben de uzun süreler türkiye'de dört temel kafa olduğunu düşünüyordum. sosyalistler, kemalistler, milliyetçiler ve islamcılar. ancak görüyorum ki aslında sadece iki tip kafa var. sorulardan yana olanlar ve cevaplardan yana olanlar.

    biliyorsun ki kitle için sorular kafa karıştırıcıdır, uzun yanıtlar ise sıkıcı. onlar bir kaç kelimeyi geçmeyecek yanıtların arkasında birleşmeyi, gücü ele geçirmeyi ve kendilerinin rahatsız hissettiren kim varsa imha etmeyi amaçlarlar.

    diğer taraftaki bireyler için ise bir kaç kelimelik yanıt olmaz, zira sadece yanıtların dayandığı bilimsel kaynaklar bile sayfalarcadır. hedef gücü ele geçirmek değil gücün seni ele geçirmesini engellemektir, zira yaratılmış bir otorite pozisyonunu biri mutlaka ele geçirecektir ve önemli olan pozisyonun nasıl kullanılacağıdır. seni rahatsız edenleri değil seni onaylayanları uzaklaştırmak gerekir zira "sen haklısın!" diyen konuyu kapatıyordur, "sen haksızsın, çünkü..." diyen ise aslında ya bir soru soruyor ya da bilmediğin bir şeyi öğretiyordur.

    bu iki insan tipi, yani ister birey-toplum de, ister efendi ahlakı köle ahlakı, her ideolojik çatı altında görülebilir. ancak takip edebildiğim kadarıyla birey olarak düşünebilen insanlar her çatı altında ağırlıksız bir vitrin ögesinden fazlasını ifade etmiyor. sosyal medya ile birlikte fikrin geçerliliği de kalabalıkların like'ları ile ölçüldüğünden neredeyse tüm etkileri silinmiş durumda. yanıt veren sonsuz kaynaklara karşı soru soran -iqsözlük ve m.a.m. ve belki bir kaç grup daha hariç- hiçbir mekanizma, kurum yok. en hakiki mürşit'e dayanarak konuşanlar "kafa s.kiyor", karmaşık hakikati izah etmeye çalışanlar "bayıyor" ve rahatsız eden soruları soranlar "diğerlerinin ajanı" olarak derhal dışlanıyor. geriye kokoreç ısmarlayarak * tavlanabilen bir gençlik, duyanın mutlu olduğu sorular ve he deyip geçmekten farksız yanıtlar kalıyor.

    senin için değeri nedir bilmem ancak şunu açıkça söylemek istiyorum ki nihat genç'in bedeninde tecessüm etmiş sürü ahlakına karşı ben, soruların ve soruların yanında olan senin yanındayım. onlar biliyor olmaya, emin olmaya, inanmaya devam etsinler biz de sormaya ve şüphe duymaya. ancak vatanperverliği, karakterimiz olan hürriyeti ve soru işaretinin şerefini bu sürüye bırakmaya niyetimiz yok. senden de sadece kendi inandığın özgürlükçü değerleri takip etmenden başka bir beklentimiz, ricamız yok.

    senin kendinde fazla olanlara dayanarak hasan can'a, efe aydal'a sorduğun soruyu ben de bizde fazla olanlara dayanarak sana sormak istiyorum; oğuzhan, soru sorma konusunda yardıma ihtiyacın var mı? lütfen elimizden bir şey geliyorsan haberdar et bizi.

    sevgilerle,

  • kimse tarafından sallanmamıştır.