• daha önce abdüllatif şener'in yayınını özetlemeye çalışmıştım(bkz: 26.01.2023 babala tv abdüllatif şener yayını) ali babacan için de aynı şeyi yapmak için oturdum ancak fark ettim ki ali babacan'ın yayınından çıkarılacak çok daha önemli dersler var. bu sebeple biraz farklı bir şey yapıp kendimce üzerine konuşulmaya değer gördüğüm şeylerden kısaca bahsetmek istedim.

    öncelikle program hakkında bir kısa özet: tüm program ali babacan'ın devletin esasında nasıl çalıştığını anlatması, akp hükümetinin aldığı her kararın kendisiyle alakalı olmadığını izah etmesi, kendine atılan iftiraları genellikle video kanıtlarla bertaraf etmesi, kendi döneminde kendi sorumluluk alanında alınan kararların da arkasında olduğunu ve gerekirse yargılanmaya da açık olduğunu belirtmesi ve hukukun üstünlüğünü cumhurbaşkanı değil cellat seçmeye çalışan yurttaşlara izah etmesiyle geçiyor.

    öncelikle yayının başında ali babacan'ın diğer hiçbir siyasinin aklına gelmeyen bir şey yapıp, geçmişle ilgili daha evvel yanıtlanmış soruları yanıtlarıyla birlikte twitter'dan paylaştığını öğreniyoruz. buradan görebilirsiniz. bence kesinlikle çok şık bir hareket.

    şimdi önemli noktalara geçelim.

    1- babacan muhatabı olan gençleri ciddiye alıyor, ödevini önceden yapıp soru(n)lara hazırlanıyor. bu sebeple de sakin tavırlı ve serin kafalı kalmayı başarıyor. gençliğe ve soru(n)lara karşı bu yaklaşımın türkiye siyasetinde uzun süredir görülmediği konusunda babacan'ın destekçisi olsun muhalifi olsun herkesin hemfikir olacağını düşünüyorum. bu yaklaşım ile ciddiye alınmış tüm yurttaş gençler adına babacan'a teşekkür ederim .

    2- babacan kendisinden son derece emin. "yanıt veremeyeceğim soru yok, hesabını veremeyeceğim icraatim yok" diyor. türkiye'de gerçekten iktidarda bulunup bunu söyleyeyebilecek lider sayısı sizce kaç?

    3- babacan yanıtlarının hemen hepsinde bir ders veriyor. kılıçdaroğlu'nun 2008'de kendisi hakkında söylediği "yüce divanda yargılayacağım!" sözüne karşılık 2013 ya da 14'te kendisi için "ali babacan temiz adam" deyişini ekrana yansıtıyor ve soruyu soran genç gibi pek çok kişinin aklında yer tutan bir şüpheden olumlu bir geri dönüş yaratıyor. ayrıca soru vasıtasıyla bence şu kendi aleyhine yanıtlanması imkansız şu soruyu türetiyor "ben başbakan yardımcısı iken ana muhalefet partisi lideri bile benim için temiz adamdır diyor. diğer liderleri destekleyen arkadaşlar kendi liderleri için de böyle bir referans gösterebilirler mi?" elbette ortalama yurttaş seviyesi için idrakı zaman alacak bir sorudur ancak biz buradan yine de altını çizmiş olalım.

    4- ali babacan 15 dakikalık kendini izah etme bölümünde ise ethos'unu anlatıyor. bence burada özellikle özgürlükçü kimselerin kıymetini anlamaları gereken bir mesele var. (bkz: cincinnatus kimdir?) kısaca cincinnatus bir romalıdır. zamanında hatırı sayılır bir idarecidir ancak görevi bırakıp kendi işine gücüne dönmüştür. tarlasını sürerken roma'dan bir heyet gelir ve senatonun kendisini diktatör atadıkları haberini verir. cincinnatus sabanını olduğu yerde bırakır ve roma'ya döner. ordunun kontrolünü ele alır, roma'yı içinde bulunduğun derin krizden kurtarır ve işi bitince diktatörlüğü bırakır ve tarlasına geri döner.

    bu hikaye özellikle özgürlükçü düşün dünyasında çok önemlidir. öyle ki, george washington'ın da içinde bulunduğu kıta ordusu subayları tarafından 1783'te, amerikan iç savaşının hemen ertesinde kurulan cincinnati derneği'nin adı da bu hikayeden gelir. dernek bugün dahi faaliyettedir ve abd'nin ohio eyaletindeki cincinnati şehrinin adı bu dernekten gelir. türkiye'de roma tarihinde bir efsane olmuş ve amerika'nın kurucu babalarına esin olmuş bir kişiye benzer özellikler gösteren başka bir siyasetçi var mıdır? varsa ben tanımıyorum. tanıyanlar lütfen aşağıda belirtsinler. bu sebeple özellikle özgürlükçülerin oy tercihlerinde bir kere daha bu mesel üzerinden düşünmelerinde fayda görüyor ve devam ediyorum.

    5- babacan teşkilatları nasıl inşa ettiklerini ve hazırlıkları anlatıyor. burada iki meseleyi anlamadan geçmemek lazım:

    a- ayinesi iş ise kişinin, teşkilatların inşasına bakarak babacan'ın liyakat esasına göre örgütlendiğini gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz. herkesin dilinden düşmeyen bir kelime liyakat ancak gerçekten önemli meselelerde de bu liyakat ilkesini gözeten diğer liderler bunu ispatlamak için ne öne sürebilirler? babacan sadece bunun için bile gerçekten bir övgüyü hak etmiyor mu?

    b- babacan üst düzeyden çalışmanın anlamını bilen bir lider. uzlaşma, sapiensler arasında geleceği bağlayacak şekilde olacaksa ancak bir metin üzerinden sağlanabilir. bugün türkiye'de hiçbir parti değil böylesine metinlere dayalı bir hazırlık yapmak, böyle bir konseptten dahi haberdar değildir. aradaki fark ise bence, babacan'ın daha önceki devlet idaresi deneyimi ile kişiliğinde açıkça görülebilecek ve eğitim hayatı üzerinden kanıtlanabilecek hazırlıklı ve çalışkan oluşun birleşimidir. babacan ve deva dışında hiçbir parti ve ve lider bu iki güçlü özelliğe -deneyim ve çalışkanlık- birden sahip değildir.

    6- oğuzhan uğur'un da dayanamayıp araya girerek ali babacan'ın takribi 1 yıldır neredeyse her gün söylediği "aday değil, yöntem önemli" mantığını tekrardan belirtmek zorunda kalması kötü gerçekten. hala türkiye'de bunu anlamayan var mıdır? muharrem ince taraftarları haricinde bence yoktur. üstelik devamında ali babacan bence yine türk siyasi tarihinin geleceğini şekillendirecek bir şekilde kılıçdaroğlu'nun dürüstlüğünden bahsetti. burası son derece önemli. chp türk solunun kalesi sayılırken ali babacan tartışmasız şekilde türk sağından sayılacak bir kimsedir ve bu iki liderin karşılıklı bir şekilde "dürüstlük ve temizlik" ilkeleri üzerinden anlaşmaları bence bundan sonraki ittifaklarda da, ülkeyi yönetirken de çok önemli olacaktır. bilim, bize dürüst ve temiz insanların, birbirleri ile dürüstçe çalıştıklarında rakipleri kim olursa olsun kazanacaklarına dair bir ipucu vermiştir. inanmayanlar için (bkz: en iyi işbirliği stratejisi hangisidir?)

    7- annan planı sorusunda planın türkiye'nin aleyhine olduğunu düşünen, "yankı odası verisi" ile hareket ettiği belli iyi niyetli genç bir yurttaş var ve annan planının ne kadar kötü olduğu ile ilgili bir soru soruyor. yanıt olarak babacan, kktc yurttaşlarının %64,91'nin evet gkry tarafının ise %75,38'nin hayır dediği uzlaşmada sizce büyük stratejide kim kaybetmiş olabilir diye soruyor ve bence sadece soruyu yanıtlamıyor, bir yandan da dış ilişkilere nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda bir ders veriyor. bu noktada önemli olay bu dersi ne yazık ki oğuzhan uğur'un da almaması. uğur'a sormak lazım, madem biz bu kadar kaybediyoruz, neden rumlar ağlaya ağlaya reddediyorlar planı? onlar mı çok aptal yoksa sen mi yankı odası verisi üzerinden düşünüyorsun? zannediyorum kendisi de en azından bu mesele üzerine tekrar düşünmekte fayda olacağını idrak etmiştir.

    8- özlem gürses hatalarını soruyor ali babacan ise özelleştirmelerde tekelleşen kurumların ortaya çıkışından ve '17 referandumunda açıkça ve her yerde hayır propogandası yapmayışından pişman olduğunu açıkça belirtiyor. bu soruya açıkça yanıt veren diğer liderlerin yanıtlarını bilen varsa lütfen aşağıya yazsın.

    9- bir diğer soruda -ki sonrasında babacan'ın yanıtı cumhur ittifakı trolleri tarafından mal bulmuş mağribi gibi sevinçle köpürtüldü- ypg terör örgütü mü değil mi meselesinde babacan yine bence uluslararası ilişkiler'in nasıl ilerlediğine dair bir ders veriyor. babacan bir şeye terör örgütü ya da değil demekten öte onun hakkında bir karar almak için tüm dünyayla olabildiğince mutabık kalmak gerektiğini izah ediyor. şunu halk olarak anlamayı reddediyor gibiyiz, bu dünyada tek başımıza yaşamıyoruz. özellikle diğer devletleri de ilgilendiren ve bir dünya sorunu haline gelmiş olaylarda "ben böyle yapacağım!" demek kimi durumlarda hak olmakla birlikte, uzun vadede devletin başına çözdüğünden daha büyük sorunlar açma potansiyeline sahiptir. babacan bunu bizzat bildiği için buna uygun bir politika geliştirmeye çalışıyor ancak yurttaşların yankı odası verilerine dayalı radikalliğini aşmakta zorlanıyor. bu meselede kendisi yalnız değil. tüm bilimle, sanatla ve felsefeyle uğraşan insanların da kendini yurttaşlara anlatmakta aşağı yukarı aynı zorlukları yaşadığını biliyoruz. bu konuda kendisinin yapacağı bir şey yok, belki millet ittifakı eğitim sistemini gerçekten düzeltmeyi başarırsa 3-4 jenerasyon sonra hamasete karşı aklın bir şansı olabilir.

    10- bir diğer nokta deva'nın teorik pozisyonu. bir soruda liberal olduğunuzu söylüyorsunuz diye soruluyor babacan değiliz demiyor, ancak onaylamıyor da. net bir şekilde biz demokratız diyor. bunu bence ayrı bir başlık altında konuşmak gerekiyor. (bkz: demokrat olmak ne demektir?)

    11- ali babacan her kendinden emin insan gibi sakin ve özgüvenli kalıyor halkın karşısında. ince ve özdağ'ın saldırgan tavırlarından sonra eminim pek çok insana ilaç gibi gelmiştir. devleti yöneten insanın her zaman şahin olması gerektiğini düşünmek bizim militarist tarih eğitimimizin bir sonucu maalesef. bizde lider işgal eder, toprakları büyütür, had bildirir, bir şeyler yasaklar, birilerine kapak yapar ve herkes ondan korkar. erdoğan tam olarak bu hamasetle büyümüş ve bunun etkisinden çıkamamış kitlelerin fanatikliği sayesinde iktidarda kalıyor. ancak garip olan hala hesap vermeye açık, uzlaşmaktan yana, itidalli, güler yüzlü liderin kıymetini bilmiyor oluşumuz. bu jenerasyon bile erdoğan ile büyümüş olmasına rağmen bunu anlamadıysa işimizi epey zor olacak demektir.

    12- en eğlenceli noktalardan biri ali babacan'ın kurmay jokerlerini kullanması. yurttaş hukukla ilgili bir şey soruyor, köln hukuk mezunu yanıtlıyor, yurttaş özelleştirmeyle ilgili bir şey soruyor 11 sene hazine müsteşarlığı yapan adam yanıtlıyor. bu durum çok pozitif olmakla birlikte bana şu soruyu düşündürdü: ya gençlik talep etmesi gereken şeyi bilmiyorsa? bilmediğimiz şeyi arzu da edemeyiz değil mi? bence babacan buradaki kurmay seçimleri ve onlara danışma sıklığı ile aslında gençlere neyi arzulamanın kendi yararlarına olduğuna dair bir orta açıyor. bu ülkede halk hazır olmamasına rağmen ona bir sürü hak veren bir lider daha var, adı neydi onun?*

    13- bir diğer önemli nokta ince mi erdoğan mı sorusu. babacan burada bence yine bir devlet adamlığın gösteriyor ve bir koca siyasi yapı ile baştan aşağı düşman kesilmeyi ve devr-i sabık yaratmayı reddediyor. sadece erdoğan'ın vadesi dolmuştur deyip konunun spekülasyona dönüşmesinin engelliyor. bu yaklaşım muhalefette neredeyse kimsede yok. herkes cellat arayan yurttaşların istediğini yerine getirme peşinde. sadece babacan gerçekten de erdoğan kitlesinin -ki %20-30 arasındaki değişmektedir- ve orada siyaset yapmış herkesin "cezalandırılması gereken kategorik olarak kötü insanlar" olmadığını söylüyor. duygusal olarak ben de bu söyleme biraz bozuluyorum ancak siyasiden beklentimiz nedir, doğru olması mı bizim duygularımızı okşaması mı?

    sonuç olarak bu yayında bence babacan'ın neden diğer liderlerden bir kaç gömlek üstün olduğu görülmüştür. elbette bir siyasi olarak ali babacan mükemmeldir diyemeyiz ancak uzlaşma, önceden planlama, bilimsellik, liyakate gerçekten önem verme, itidal, nezaket, dürüstlük, metinsellik, gerçekçilik gibi türk siyasetinde hasret kaldığımız pek çok erdeme sahip görünmektedir. partisi bu seçimde chp listelerinden girmiş olsa dahi bence bir sonraki seçimde türk siyasetinin en güçlü aktörlerinden birisi olacaktır.