• kendisinden "bilgilerde ilerleme, düşüncede bir gerilemeye yol açtı" adlı yazısıyla haberdar olduğum felsefeci. kendisi haldun bayrı isimli kimse tarafından "filozof" olarak tanımlanmış. yazı burada

    bu yazıda şöyle bir paragraf var: "bilgilerdeki ilerlemenin, bilgileri çoğaltıp onları dallar arasındaki engellerle ayırarak düşüncede bir gerilemeye yol açtığını, onu körleştirdiğini kaydedelim — ki bunun kavranması zordur. git gide daha teknokratikleşen bir dünyada, bilgilerdeki ilerleme, gerçeğin, özellikle de insan gerçekliklerinin karmaşıklığını kavramaktan âciz. bu da dogmatizmlerin ve fanatizmlerin dönüşüne, ayrıca nefretlerin ve putperestliklerin kabarmasıyla da ahlâkta bir krize yol açıyor."

    devamı daha da utanç verici:

    "tüm gezegen üzerinde yaşadığımız çoklu kriz antropolojik bir krizdir: insâniyet (humanité) hâline gelemeyen insanlıktır (humanité)."

    yazıya girmeden önce görülmesini istediğim bir şey var. elalemin sığ adamını nasıl da filozof olarak alıp yazılarını çevirmeye hazırız da kendimizden biri böyle bir şey yazsa itin g.tüne sokarız. neyse, yazı son derece kısa bu metne devam etmeden önce okumanızı öneririm.

    şimdi diyeceğimize gelelim. bilgideki ilerleme düşüncede bir gerilemeye yol açtı mı? kesinlikle hayır. aksine düşünceye çok daha ciddi ve derin bir boyut kazandırdı. teknolojik imkanlar insanların gerçekten ne olduğuna dair çok daha ciddi verilere ulaştı. sorun da aslında tam olarak bu. yazarın bahsettiği kriz gerçek ancak ne krizin adını doğru koyabilmiş ne de onu yaratan şeyi doğru tespit edebilmiş. insanlıkla ilgili krizin temel sebebi artık insanları çok çok daha derinden tanıyor oluşumuz. onu artık o kadar iyi tanıyoruz ki onunla istediğimiz şeyi yapabiliriz. üstelik onu tanıyışımız insanın hiç bir değerinin olmadığını gösterdi bize. insan ne canlıların en gelişmişidir, ne bilince sahip olan tek türdür ne de dünyayı kendince algılayıp onunla ilgili özgürce kararlar verebilen bir mahluktur. o da bir kedi gibi, bir akrep gibi, bir bakteri gibi biyolojisinin zorunluluklarını yaşamakta olan bir diğer organizmadır. bir orman yakmakla holokost arasında nitelik olarak hiçbir fark yoktur. ikisinde de pek çok sayıda organizma dinamik kinetik kararlılığını yitirmiştir ve bunun dışında söylenecek her şey objektif hakikatin dışındaki bir metafizik varsayımdan türemek zorundadır.

    yazarımız minnoş bir şekilde kapatmış yazısını. erosa geri dönerek ve birbirimizi sevip sayarak bu krizi aşabilirmişiz. yoo sevgili dostlar bu krizi ancak onun içinden geçerek aşabiliriz. onun içinden geçmemiz içinse önce onu kavramaya cesaret edebiliyor olmamız gerekir.

    insanlığa kriz olarak görünen sadece global bir kararsızlık. bildiğimiz her şey, dayandığımız tüm temeller anlamsızlaştığında ne yapacağımızı bilememe hali. tanrılar sayesinde bugüne kadar ne yapmamız gerektiğini hep biliyorduk. tanrıdan sonra ise bireyliğimiz, özgürlüğümüz ahlakımızı taşıdı. bugün ikisine de sahip olmadığımızı biliyoruz, o halde?

    işte bu "o halde?"ye yanıt veremiyoruz, üstüne değişim sürekli hızlanıyor ve insana olan ihtiyaç azalıyor. insanın bir değerinin olmadığı gerçeği yetmezmiş gibi o artık gerekli de değil. bu durumda ne yapılacağı son derece açık olsa da bunu yapmaya kimsenin cesareti yok. bunu söylemeye bile cesaretleri yok. eğer gerçekten felsefe yapmaya başlamazsak, birilerini bizim yerimize karar verene kadar kriz içinde debelenip sonra da kimin ne saiklerle verdiğini bilmediğimiz kararlarının sonuçlarını yaşamaya mecbur olacağız.

    bilgide ilerleme, bilginin bize sağlayacağını sandığımızın tam aksini sağladı. 300 yıllık bir umudun beklenenin tam tersi şekilde sonuçlanmasının şokundayız hala. ya yakın zamanda uyanacağız ya da artık zaten bir önemi kalmayacak.