1 entry daha
  • haklı ezilmeye bir örnek olarak da bilen ile bilmeyen arasındaki diyaloğu örnek gösterebiliriz. herhangi bir ciddi diyalog için derinlikli bir bilgi dağarcığı elzemdir. eğer diyalog bu dağarcığa sahip olanla olmayan arasında ise - bunlara bilen ve bilmeyen diyelim - bilmeyenin bilen karşısında hissedeceği şey haklı ezilme olacaktır.

    bilen, bilmeme ihtimali olanla konuşurken 4 seçenekten birini seçmek zorundadır:
    a- karşımdaki de bunu biliyordur o halde bunu açıklamadan konuşmaya devam edebilirim.
    b- karşımdaki bunu bilmiyor o halde bundan bahsetmenin bir anlamı yok
    c- karşımdaki bunu bilmiyor o halde açıklayarak ilerleyeyim.
    d- karşımdaki bunu biliyor olabilir, önce bir sorayım.

    a durumunda karşı taraf bilmiyorsa ve araya girip soracak medeni cesarete sahip değilse o halde tüm diyalog bilen tarafın sebebini anlayamadığı bir şekilde anlamsızlaşacaktır.

    b durumunda bilen taraf kibirli ve üstenci -monşer- olmakla suçlanacaktır.

    c durumunda konuşma aşırı derecede uzayacak ve bilmeyen taraf bilmeye istekli değilse -ki değildir zaten istekli olsa bilmeyen olmazdı- bileni kafa s.kmekle suçlayacaktır.

    d durumunda ise bilen bildikleri ile hava atıyor olmakla -malumatfuruşlukla- suçlanacaktır.

    herhangi bir mesele hakkında bir şeyleri biliyor ya da bilmek için bir şekilde çaba göstermiş olmak bu sebeple kendi paradoksunu yaratır. eğer bilmek için bir emek sarf edilmişse bu emeğin karşılığı olarak ilgili konu hakkında bir fikir beyan etme hakkına sahip olunur. zira bir mesele konuşulacaksa onu bilenin bilmeyenden daha çok inisiyatif alması rasyonel olarak beklenir. ancak bilme yönünde bir emek gösteren tam olarak bunu yaptığı için bunu yapmayan ile eşitsiz bir konuma yerleşmiş olur. bu konumlar arasındaki fark da politik olarak muhafazakarlık ve ilericilik arasındaki gerilimin temeli olarak okunabilir.

    "hakkında bilgi sahibiyim/bilgi sahibi olmak için bir şey yaptım" diyen tarafın bu bilgi üzerine yeni bir inanç geliştirmesi, bir farkı talep etmesi karşı tarafın "bunlar zaten biliniyordu/bunu bilmenin bir anlamı yoktur"u ile karşı karşıya gelir. bu iki kanat arasındaki diyalog da yukarıda bahsettiğim şekilde "iyi niyetli olmayan" bir karşılaşmada mutlak olarak uzlaşmazlık ile neticelenir. bu uzlaşmazlığı bilen taraf aşmaya çalışırken diğer taraf sayı üstünlüğü ile bu uzlaşmazlığın faydalarına odaklanır.

    bu ikilemden çıkmanın tek yolu ise bilen tarafın şiddet üstünlüğüne sahip olmasıdır. türkiye cumhuriyeti tarihi buna en güzel örneklerden birini teşkil eder. geleceğe dair ümitsiz olmamızın altında ise bu şiddet üstünlüğünün de günümüzde taraf değiştirmiş olması yatar. trump'un abd'de başkan seçilmesinin korkusu da buradadır. eğer muhafazakar olan kanat örgütlü cehalet ile abd'de yasama ve yargıyı da ele geçirmeyi başarırsa bu durumda medeniyetin taşıyıcı kültürü otokrasi tarafına geçmiş olacaktır.

    aynı şekilde (bkz: kurtuluş paradoksu)