3 entry daha
  • liberteryenizm 3 döneme ayrılabilir.

    1- primordial liberteryenizm

    libertertenizmin ilk ortaya çıkışı olarak thomas hodgskin'in "the natural and artificial right of property contrasted" (1832) kitabını düşünebiliriz. 1840-50'li yıllarda ise tam anlamıyla bir liberteryen eser patlamasının yaşandı. herbert spencer'ın the man versus the state'i, gustave de molinari'nin the production of security"'si (1849), frédéric bastiat'ın "the law"'ı (1850), ve spencer'ın, social statics (1851) adlı eseri.

    bu dönem için liberterliğin ilk defa sistematik bir hale geldiği dönem diyebiliriz. klasik liberallerden ise özgürlükçü felsefenin altı sacayağı olan bireycilik, özel mülkiyet, otorite düşmanlığı, serbest piyasa, kendiliğindenlik and negative özgürlük başlıklarında tavizsizlikleri ile ayrıldılar. klasik liberaller için toplumun genel çıkarı için bu altı başlıktan yer yer fedakarlıklar yapılabilirdi, liberterler için ise bu başlıkların herhangi birinden verilecek en ufak bir taviz bile kabul edilebilir değildi.

    bu dönemde liberterlerin klasik liberallerden ayrılmasının esas sebebi sosyalizmin yükselmesidir. özellikle ingiltere ve fransa'da sanayi devriminin yarattığı yeni koşullar sosyalizmin bir alıcı kitlesinin oluşmasına yol açtı. bunun karşısında klasik liberallerin daha uzlaşmacı yaklaşımı, liberter diye bildiğimiz cenahın kopmasına yol açtı. abd'de ise durum biraz daha farklıdır. orada sosyalizm tehlikesinin olmayışı liberterlerin anti-kölelik hareketi olarak güçlenmesine yol açtı. bu noktada belirtmekte fayda var amerika'daki ilk liberterler katı derecede anti-kapitalistlerdi. bir malın satış değerinin onun maliyetinde olması gerektiğini savunuyorlardı. avrupa'daki "haklar" liberalizmine karşı abd'de daha çok "ego" liberalizmi gelişmekteydi. önemli son fark ise abd liberterleri zenginlerden çok orta ve alt sınıfın özgürlüğü ile ilgilenmişlerdir.

    2- soğuk savaş liberteryenizmi

    bu dönemin en verimli yılı olarak 1943 sayılabilir.rand'ın fountainhead'i, lane'in the discovery of freedom'ı ve paterson'ın the god of the machine'i bu yılda basılmıştır. bu dönemin karakteristik özelliği de anti sosyalizmdir. önceki dönemden farklı olarak abd'de de ağırlık merkezi anti-sosyalizme kaymıştır.

    bu dönemin bir diğer önemli özelliği ise liberteryen düşüncelerin adım adım farklılaşmaya başlamasıdır. kimi liberterlere göre sosyalizme karşı muhafazakarlıkla birlikte hareket edilmeliyken kimilerine göre esas rakip olarak sosyalizmi bir kenara bırakmak ve muhafazakarlığa odaklanmak gerekir.

    bu dönemde sosyalizmle birlikte özellikle nozick'in şahsında görülen bir rawls eleştirisi de liberteryen düşüncenin ağırlık merkezlerinden biri haline gelmiştir.

    3- üçüncü dalga liberteryenizm

    üçüncü dalga liberteryenizminin esas ayırıcı özelliği ise biribiri ile mücadele eden pek çok liberteryen pozisyonun varlığıdır.

    birinci pozisyon 1990'larda ortaya çıkan ve liberteryenizmi kültürel muhafazakarlık ile birleştirmeye çalışan görüştür. llewelyn rockwell jr. bu görüşün kurucusu sayılabilir. bu pozisyona paleo-liberteryenizm denir.

    ikinci pozisyon aşağı yukarı aynı dönemde belirmeye başlayan akademik liberteryenizmdir. bu tipte ise minimal bir devlet ve yeniden dağıtıma düşman olmayan bir liberteryenizm görmekteyiz. daha çoğulcu, daha empirist bir yaklaşıma sahiptirler.

    üçüncü pozisyon ise bleeding heart libertarians olarak bilinen pozisyondur. bu pozisyondaki önde gelen yazarlar olarak john tomasi, matt zwolinski sayılabilir. hareketin temel hedefi hayek ile rawls'ı birleştirmeyi başarmaktır.

    dördüncü pozisyon ise 2006 yılından sonra yükselişe geçmiş olan cato enstitüsü ve brink lindsey'in başını çektiği liberalterizm'dir. bu pozisyon liberterler ile demokratlar arasında bir uzlaşma arayışı olarak düşünülebilir.

    beşinci pozisyon olarak sol liberterleri sayabiliriz. bu fikrin esas argümanı "kapitalizmin liberter standartlara göre yeterli zengiliği yaratıp dağıtamaması"dır.