• 1970'li yıllardaki türkçe çevirileri yıldızlar korsanı olarak, 2017 yılında iş bankası yayınları tarafından yıldız gezgini olarak çevrilen kanımca müthiş jack london romanıdır.

    orijinali 1915 yılında yayınlanan romanda jack london, arkadaşı ed morrell'ın da kalmış olduğu, bu dönemde şiddetli yöntemleriyle gerçekten de öne çıkan san quentin hapishanesi üzerinden amerikan hapishanelerinin gaddar ve bozulmuş sistemini eleştirmektedir. ed morell da kitaptaki karakterlerden biridir.

    baş karakter darrell standing cinayet suçlamasıyla müebbet hapse mahkum edilmiş bir akademisyendir. tecritte karanlık bir odada, ölmeyeceği kadar yemek ve su verilerek tutulmaktadır. işkencelere rağmen bir türlü direncini kıramadıkları darrell ve diğerlerine "the jacket", bütün bedenini sıkıca saran ve inanılmaz bir göğüs ağrısına neden olan deli gömleğine benzer bir ceket giydirilmektedir.

    bu yöntemle başa çıkabilmek için, gardiyanlar birkaç dakikalığına gittiğinde borulara vurarak anlaşan mahkumlardan öğrendiği "küçük ölüm" denen, bilinci bedenden ayırmak üzere bir tür trans yolculuğuna başlar. meditasyon, mistisizm ve reenkarnasyon temaları işlenen romanın devamında geri dönüşlerde hapishanenin durumuyla birlikte darrell'in, tarihin farklı dönemlerinde ve farklı coğrafyalardaki geçmiş yaşamlarından çeşitli kesitlerin bağımsız öykülerini okuruz. öyküleri daha fazlası spoiler olur kaygısı ile açmıyorum :)

    1920 yılında kitaptan esinlenilerek aynı isimle bir sessiz film çekilmiştir. 2005 yılında çekilen, adrien brody ve keira knightley'nin oynadığı the jacket isimli film kısmen bu kitaptan esinlenilerek kurgulanmıştır.

    darrell'ın tecritteki sonsuz düşünce silsilelerinden bir küçük alıntı:

    "toplumun, ruhu asla kızıl cehennemlerde avarelik etmemiş, kibirli, pamuklara sarılmış bireyine bir başka sorum daha var. tabureyi altından çekmeden önce niye kurbanın kafasına ve yüzüne kara başlık geçiriyorlar? kısa bir süre sonra o kara çuvalı benim başıma da geçireceklerini lütfen unutmayın. o yüzden sormaya hakkım var. cellatlarınız, siz pek kibirli yurttaş, sizin bu cellatlarınız için, bizim için ve sizin buyruğunuzla yarattıkları dehşetin yüzdeki yansımasına bakmaya mı korkuyorlar?

    bu soruyu ne isa'dan on iki yüzyıl sonra ne isa'nın zamanında ne de isa'dan on iki yüzyıl önce sormadığımı lütfen aklınızda bulundurun. ben, bu yıl, yani isa'dan sonra bin dokuz yüz on üç yılında asılacak olan ben, bunları isa'nın izleyicisi olan sizlere, cellatları beni buradan çıkartıp ben henüz yaşarken bana yaşattıkları dehşeti görmeye cesaret edemedikleri için yüzümü kara bir başlığın ardına gizleyecek olan sizlere soruyorum."