• arapça 'terceme' sözcüğünden gelen tercüme, kısaca çeviri olarak türkçelenir.

    tek kelimelik tanımlar hele de başlık tarafımdan açılmışsa, can sıkıcı. aslında bu kelime o kadar önemli ve küresel dünya için o kadar elzem ki, her gün doğrudan tercüme konulu ya da bir ucundan tercüme ile ilintili yüzlerce şeyle karşılaşıyoruz. en basitinden, bu tür sözlüklerin yazarlarının -genel olarak- en büyük hayali yurt dışında yaşamak. bu nedenle 'dil' öğrenmenin zorluklarını sürekli yaşıyorlar.

    günlük yaşam içinde kendimize ayırdığımız zaman içinde bize haz veren müzikleri dinlerken, film ya da belgesel izlerken.......
    bu eylemlerin büyük çoğunluğunda ya dinlediğimizi; bildiğimiz, öğrendiğimiz ölçüde beynimiz kendiliğinden tercüme ediyor ya da tercümesine bir şekilde ulaşıyoruz, bu tercümeleri/çevirileri bazen beğeniyoruz, bazen beğenmiyoruz.
    yazarlarının, yazdıkları kitap dizilerinin son kitaplarını yazmasını heyecanla umut ettiğimiz, 'got' veya 'kral katili güncesi' gibi kitapların, tercümelerinin yapılacağı ve bizim o kitapların satırlarıyla baş başa kalacağımız anların hayalini kuruyoruz.
    bu konuyla alakalı yakın gelecekte gerçekleşeceğine kesin gözüyle baktığım bir hayalim daha var:
    günün birinde -umarım bu gün yakın bir zamanda gelir- bedenimizde ya da üzerimizde taşıyacağımız küçücük bir elektronik aletle dünyanın tüm dillerini anlamayı ve konuşmayı başarabiliriz.

    umberto eco'nun gülün adı romanını hatırlayın.
    bir zamanlar, tüm bu yazı-çizi, çeviri işleri küçücük bir azınlığın elindeydi.
    -'bilgi her zaman güçtü ve öyle kalacak'-
    şimdi bu yüzyılda, dünyanın her yerindeki haberlere anında ulaşma imkanlarımızla, tek dille yetinmek, yaşamak bana çok zavallıca geliyor.
    dilerim, benim de görebileceğim bir zaman diliminde dünya üstündeki herkes, kendi dilinin dışındaki bütün dilleri anlama imkanına kavuşur. ve 'bilgi' herkese ait olur.

2 entry daha