4 entry daha
  • kymlicka öncelikle liberteryenizmi yeni muhafazakarlardan ayırmamız gerektiğini söyler. aralarındaki temel farklılık ise yeni muhafazakarların çok daha yoğun bir şekilde geleneksel değerlere bağlı oluşudur. örneğin uyuşturucu, kürtaj gibi konularda liberterler serbestiyi savunurken yeni muhafazakarlar ailenin ve toplumun "korunması" gerektiği kanaatindedirler.

    bu ön bilgiden sonra robert nozick'in yetkilenme kuramı ile liberteryen fikri kymlicka'nın yorumuyla öğrenmeye başlayabiliriz.

    (bkz: yetkilenme kuramı nedir?) bu kuram ile nozick'in vardığı sonuç: zor kullanma, hırsızlık, yolsuzluk ve istemeyerek yapılan sözleşmelere karşı koruma gibi işlevleri dar biçimde tanımlanan bir devlet adildir. işlevleri daha geniş tanımlanan bir devler ise insanların belli şeyleri yapmaya zorlanmaması hakkını çiğneyeceğinden adaletsiz olacaktır."

    peki doğuştan engelli birinin desteklenmesi için vergi alınmasına nasıl yaklaşır nozick? ona göre bu insanlara yardım etmek mülkiyet kullanımının en mükemmel halidir ancak insanlar buna zorlanamazlar. zira "zor durumdaki insan" tanımı süratle değişebilir. bugün görme engelli birinin okul masrafları için vergilendirilirken yarın trans olmaya çalışan bir erkeğin hormon masraflarını öderken bulabilirsiniz kendinizi.

    --------nozick'in sezgici tezi-----------

    nozick hepimizi ikna etmeye namzet bir örnekle iş başlar. wilt chamberlain bir basketbolcudur ve kulübüyle satılan her biletten 25 cent alma karşılığı anlaşma yapmıştır. 1 sezon boyunca 1 milyon bilet satılmıştır ve wilt kardeş 250.000 dolar kazanmıştır. şimdi wilt'in kazancının haksız olduğunu ve bu paradan keserek başkalarına para dağıtmayı adil sayabilir miyiz?

    kymlicka, nozick'in kendi üzerimizde hak sahibi olma adı altında kantçı "insan kendinde amaçtır, araçlaştırılamaz" ilkesine dayandığını vurgular. bu bakış açısına göre insan kendinden bir amaçtır bir diğer toplumsal amacın, örneğin refah toplumunun, merhametli olmaya çalışan idarecilerin vs, amaçlarının bir aracı olarak kullanılamaz. liberal eşitlikçi olan rawls ve dworkin, insan yeteneklerinin tamamen şans eseri dağıtıldığını bu sebeple de yetenekli olanların yeteneksiz olanlara karşı bir ahlaki sorumluluğu olduğunu düşünürler. nozick ise bu ahlaki sorumluluğun insanların kendi içlerinde bir amaç olduğu ilkesi ile çatışma içinde olduğunu savunur.

    kymlicka'nın eleştirisi ise yetkilenme kuramının (bkz: yetkilenme kuramı nedir?) birinci maddesinin tam olarak açıklanmadığı yönündedir. bir şeyi aktarmak için ona ilk başta meşru olarak sahip olmamız gerekir. peki bir malın ilk sahibi kimdir?

    bu sorunun yanıtı olmadığı için nozick bir kereye mahsus yeniden dağıtımı onaylar. ancak yine de lockecu koşul'u öne sürerek ilk mal edinimi hakkında bir temel sağlamaya çalışır.

    ancak ne locke ile ne de kant ile sağlam, en azından kymlicka'yı ikna edecek kadar kapsamlı bir bağı kuramadığını söylemeliyiz. burada ilginç bir yorumu da eklemek istiyorum. düşünür susan okin, nozick'in kendi kendinin sahibi olma ilkesinin aslında bir tür "anaerkil köleliğe" uzandığını söyler. okin'e göre eğer insanlar kendi yeteneklerinin sonuçlarının da mülkiyetini alma hakkına sahipse o halde annelerin neden çocuklarının mülkiyetine sahip olmadığını sorar. nozick'in kuramının aradığı şartların tamamına uymaktadır oysa annelik. okin bu örnek üzerinden nozick düşüncesinin örtülü olarak kadınları dışladığını detaylandırır ve kendi kendinin sahibi olması ilkesinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini iddia eder.

    netice itibarıyla kymlicka liberterliği neredeyse sadece nozick üzerinden okuyarak hem avusturya iktisat okulu düşünürlerini dışarda bırakır hem de liberterliği dar bir çerçeve içine sıkıştırmış görünür. ancak yine de liberter düşünceyi bir bütün olarak rafa kaldırmaz. onun yerine liberterliği karşılıklı yararı öngören bir özgürlükçü kuram olarak yeniden değerlendirmeyi önerir.

    (bkz: kymlicka'da liberterlik ve karşılıklı yarar)
    (bkz: kymlicka'da liberterlik ve özgürlükler)

    netice itibarıyla "liberterlik ile liberal eşitliğin ortak paydası insanların tercihlerine saygılı olma ilkesidir. ancak liberterlik eşitsiz koşulların düzeltilmesi ilkesine karşı çıkar." her ne kadar kulağa itici gelse de liberterlerin meşhur "kaygan zemin" tezi yine liberterleri ciddiye almak zorunda bırakır. bu teze göre eğer eşitsiz koşulların düzeltilmesi ilkesinin benimsersek toplumsal müdahaleye, merkezi planlamaya hatta insan mühendisliğine yol açan kaygan bir zemin yaratmış oluruz. "libertere göre bu kaygan zemin, tercihlere saygı ilkesinin, koşulları eşitleme zorunluluğunun ayakları altında ezildiği köleliğin önünü açar. "

    kymlicka'nın liberalizmini burada bitiyorum. (bkz: liberalizm nedir?) başlığı altında öncelikle ikincil ve geniş açılı kaynaklardan, süreç içinde de adım adım birincil kaynaklardan yararlanarak liberalizmin geniş bir okumasını yapmaya çalışacağım. umarım birine bir fayda sağlar.