• will kymlicka çağdaş siyaset felsefesine giriş kitabında liberalizmi daha doğrusu liberal demokrasiyi 3 büyük başlık altında incelemiştir.

    bunlar sırasıyla faydacılık, liberal eşitlik ve liberterliktir. her ne kadar jason brennan liberterlik adı altında fikri üç kanada bölmüşse de (bkz: liberterler kaça ayrılır?) burada farklı bir yol izleyen kymlicka'yı okuyup bir giriş yapacağız.

    ---------kymlicka'da faydacılık --------

    kymlicka john rawls'ın bir adalet teorisi adlı kitabını normatif siyaset biliminin yeniden doğuşu olarak kabul eder. bu kitabı iyi anlayabilmek için de onun neye karşı yazılmış olduğunu bilmek ve anlamak gerekir ki yanıt verilen şey faydacılıktır. bu sebeple kymlicka liberalizmi anlamaya faydacılıktan başlar.

    "en basit anlamıyla faydacılık, ahlak bakımından doğru eylem ya da politikanın toplumun tüm üyelerine en büyük mutluluğu getiren eylem ya da politika olarak tanımlanır."(kymlicka, 2016, s. 13)

    faydacılığı iki çekici yönünü göstererek başlıyor kymlica; birincisi faydacıların seküler olmasıdır. yani faydacılık insanların doğrudan refahları ile ilgilenir, amacı bir dini ya da tanrıyı tatmin etmek değildir. ikincisi ise sonuççuluğudur (consequentialism). sonuççuluk basitçe bir eylem ya da politikanın tanımlanabilir bir iyiliğe kötülüğe ya da yol açıp açmadığına bakmaktır diyebiliriz. örneğin fuhuş konusunda kimseye kötü bir etki ortaya çıkmamışsa fuhuşu sırf ahlaki olarak kötü diye tanımlandığı için kötü diye tanımlayamayız. bu anlamda da tarihsel olarak ilerici olarak niteleyebiliriz. önyargı ve batıl inançlara karşı sağlam bir mevkidir. bu iki özelliği ile -insanın refahı metafizik sorunlardan bağımsız olarak önemlidir ve ahlak kuralları insan refahı üzerine sonuçlarıyla ölçülmelidir- faydacılığı özetleyebiliriz.

    bu noktada faydacılıkla ilgili çözülmesi gereken iki soru vardır. bunlardan birincisi faydanın tanımı ikincisi ise faydayı artırmaya yönelik bir formül.

    fayda nedir?

    faydacılar faydayı "çoğunluğun en mutlu olduğu durum" olarak tanımlarlar ancak bu hatalı bir tanımlamadır. zira 10:10:10 bölüşümü ile 20:20:0 bölüşümünde bir tarafta daha fazla fayda varken diğer tarafta daha az fayda daha dengeli şekilde dağılmıştır.

    faydanın ne olduğu ile ilgili tartışmalarda dört pozisyon vardır diyebiliriz. birinci pozisyon faydayı doğrudan haza eşitleyen, kymlicka'nın "refaha ağırlık veren hazcılık" olarak tanımladığı pozisyondur. bu fikri savunanlara göre haz kendi içinde amaçtır diğer tüm iyilikler de bu amaç için bir araçtan ibarettir. ancak robert nozick bu tarz bir düşünceye temelden itiraz etmiştir. bir makineye bağlı şekilde sürekli beyninize haz verildiğini düşünelim, böyle bir hayatı yaşamak iter miyiz? nozick'e göre tabii ki hayır. (nozick, 2000, s. 78)

    ikinci pozisyon kymlicka tarafından "hazcı olmayan zihinsel fayda" olarak tanımlanır. bu pozisyona göre fayda haza-mutluluğa indirgenemez. bir şiir okumak her zaman bir haz-mutluluk sağlamaz bazen de ağlatır ancak yine de insanlar tarafından tercih edilirler o halde salt hazdan fazlası gerekir. ancak bu yaklaşım da nozick tarafından aynı şekilde eleştirilir. ya aynı makine bu tarz duyguları da beyne verebiliyorsa, gerçek bir şiir okumaktansa bir şiirin hissettireceklerinin beyne yüklenmesini tercih eder miyiz? yanıt ona göre yine hayırdır.

    üçüncü pozisyon ise "tercihlerin tatmini" olarak hazcılıktır. burada da insanın faydasını artırmanın tek yolu olarak onun tercihlerinin tatmin edilmesi önerilir. ancak burada da tercihlerin tatmin edilmesinin fayda mı zarar mı yaratacağın meselesi gündeme gelir. örneğin ben bu aralar sadece sokaklarda dolaşmanın bana fayda sağladığını düşünüyorum. bu tercihin beş sene sonra yol açabileceği sonuçlardan bihaberim. eğer böyle bir durumda faydacılığı tercihlerin tatmini olarak algılarsak farklı zamanlarda farklı sonuçlara gebe durumlar yaratabilir ve amaçladığımızın tamamen dışında bir sonuçla karşılaşabiliriz. bu yaklaşımdaki bir diğer sorun değişen tercihler meselesidir. kişi en başta arzuladığı tercihlerine ulaşamazsa bu tercihleri değiştirebilir ve yeniden uyarlayabilir. bir toplumdaki tüm tercihleri bilmek ve değişen tercihleri tahmin etmek imkânsız olduğundan bu yöntemin de bir sonuç üretmeyeceğinin söyleyebiliriz.

    dördüncü pozisyon ise "bilgiye dayalı tercihler" olarak adlandırılan yaklaşımdır. buna göre tam bilgilenme ve doğru yargılara dayalı tercihlerin tatminini sağlamaktır fayda. ancak elbette bunun da ölçümü imkânsız. öte yandan tüm siyasal teoriler özellikle günümüze yaklaştıkça iyi tercihleri yaptıracak koşullara odaklanmayı önermeye başlamışlardır. bilgiye dayalı tercihler de aynı mantığa sahiptir. bu sebeple aralarında en mantıklı görünen yol budur. buradaki keyifli tartışma ise bilgisiz pozisyonda isem yine de işlerin kötüye gidip gitmediği meselesidir. örneğin karım beni aldattıysa ve bundan haberim yoksa gerçekten de hayatım daha kötüye gider mi gitmez mi? kymlicka kötüye gideceğini savunur. ben ise bu konuda daha şüpheciyim.

    faydanın ne olduğuna dair görüldüğü üzere yaklaşımlar olsa dahi tam bir mutabakat yoktur. ben burada eğlenceli ve faydalı gördüğüm iki tartışma hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. birincisi tecrübe makinası meselesi. bir sokak çocuğuna bu makinayı sunarsak bence kesinlikle bunu kabul edecektir. insanların hayatı ne pahasına olursa olsun sevdiği ve yaşamak istediği ön kabulü hatalı bir kabuldür. intihar vakalarından tutun, uyuşturucu, psikiyatrik ilaç ve alkol kullanımı sürekli artmakta. ayrıca insanların bugünkü yaşam pratiklerine baktığımızda yaşamak, iyi hissetmenin yanında ikincil önemi haiz bir pozisyona doğru itiliyor. bunun doğruluğu ve yanlışlığı hakkında konuşmak başka bir zamanın meselesi ancak bir tecrübe makinam olsaydı içinde yaşamasam bile sık sık kullanacağımdan eminim. ıkinci olarak bilgisizliğin zararı meselesinde itiraz etmek gerekiyor. aynı örnek üzerinden devam edelim, karım beni aldatıyor. kişisel olarak herkes bunu bilmek isteyeceğini söyler normal koşullar altında. ancak normal koşullar altında kimse kimseyi aldatmaz zaten. meseleye kendi istisnailiği içinde yaklaşmak gerekir. örneğin geçimini karısı sayesinde sağlayan ancak gururlu bir adam düşünelim. karısının kendisini aldattığı andan itibaren onunla boşanırsa gelirini kaybedecek ve faydası oldukça düşecektir. ya da karısını çok seven bir adamı ele alalım. böyle bir adamın aldatıldığını öğrenmesi hele ki ileri bir yaştaysa hayatını mahvedecek kadar önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. bunu bilmek ister mi sorusu bir kenarda durmakla birlikte bunu bilmesi onun faydasını hiçbir koşulda artırmayacak bilakis azaltacaktır. yılda bir kez aldatılan ve bunu öğrenme yolu olmayan bir adamın hayatının kötüye gittiğini yahut gideceğini düşünmek aceleci bir karardır zira belki de kadının adamı aldatması ona aynı zamanda iyi davranmasına sebebiyet vererek kişinin faydasını artırıyor olabilir.

    faydanın ne olduğuna dair faydacılık içindeki temel tartışmaları gördüğümüze göre faydanın yükseltilmesi meselesine geçebiliriz.


    (devam edecek)
    kaynak
    1- kymlicka, w. (2016). çağdaş siyaset felsefesine giriş (e. kılıç, çev.; 3. bs). istanbul bilgi üniversitesi yayınları.sf.13

4 entry daha