• john locke'un kendi ifadeleriyle: "bana göre, bu terim, bir insan düşünürken anlama yetisinin nes­nesi haline gelen şeyleri simgeliyor; bu yüzden de düşünme ediminde zihnin kullanılabildiği imge, kavram, tür ya da başka herhangi bir şey ile denmek istenenin dile getirilmesinde "ide"yi kullandım."

    ilgili satır için çevirmen meral delikara topçu'nun notu aşağıdadır.

    "locke'da ide, insan zihninin iç ya da dış duyu verisi olarak doğrudan kav­rayabileceği her şeyi kucaklayan en geniş genellemeye ait bir terimdir. tam eşanlamlısını bulmak güçtür ancak "görünüş" en yakın anlamdaşıdır. locke'un ilk işi zihni dolduran bileşik ideler ya da toplu görünüşleri yalın ya da indirgenemez öğelere ayırıp bilinçte belirlemeleri ve kipleşmelerini irdelemeleridir. algılama, imgelemler ya da hayaller ve soyut kavramlar locke'un idesinin türleridir ki plato'nun ide diye adlandırdığı duyular üstü ilk örnekler, kant'ın aşkın akıl ideleri, hegel'in mutlak idesi ile karıştırılmaması gerekir. ayrıca locke'da ide bilgiyle karşıtlık içerir. oysa bay j. s. mill onları karıştırır. (mantık, ı. kitap, ıv 3) ideler ya da görünüşler (fenomenler) bilgide ayrılmaz öğedir: bilginin kendisi de bunların bağıntı­ larının algısı ya da sezgisidir. bu algı ya da sezgi olmadan ideler anlaşıl­mazlar; ancak soyutlama yoluyla bilgideki bağıntılarından ayrı olarak dü­şünülebilirler ki locke ikinci kitabında bu yola gitmiştir. locke deneme­sinin bu parolası ile ne demek istediğini, kendisini yeni ideler yolu çıkar­makla suçlayan stillingfleet ile tartışmasında açıklar ve savunur. "düşün­celere sahip olmakla idelere sahip olmak aynı şeydir benim için; ve söz­cükleri anlaşılır biçimde kullanan herkes de idelere sahip olduğunun bilin­cindeyse idelerin zihindeki varlığı dikkate alınmalıdır" diyor. stillingfleet'in idelerle kesinlik ve olasılığa ulaşma konusundaki sözü, "böyle yap­mamanın yeni bir yolu" şeklindeydi ve locke buna yanıt olarak, "idelere sahip olmak, yalnızca, kabul ettiğimiz doğru ya da yanlış bir önermeye ilişkin bir anlam yakalamış olmaktır" diyor. locke'a göre "bu yeni ideler yolu ile eski anlaşılır biçimde konuşma yolu hep aynıydı ve aynı kalacak­tır." idelere karşı çıkışı sözcükler konusunda bir tartışma olarak görüyor. fakat ideler değil de kavramların öne sürülmesi durumunda bu karşı çıkı­şın yalnızca kavramın dile getirmek istediğinden daha dar bir kullanım içermesi yönünde olduğu ortaya çıkar, diyor. locke'un "kavram" terimi karışık modlar dediği ideler sınıfına karşılık geliyor. "kırmızı ya da bir at kavramı kırmızı ya da at idesi ile aynı anlamı taşımaz; fakat tersini söyle­yenlere de karşı çıkmam çünkü sözcükler konusunda o kadar müşkülpesent değilim." (yanıt, s. 69). bir şeyin idesine sahip olmak onu algılamak, im­gelemek ya da düşünmektir; idesini taşımamaksa hiç algılamamak ya da imgelememek, düşünmemektir. locke idelerin nesneler olduğu kadar algı­lar olduklarını da belirtiyor ki her durumda bir ide ya da görünüşün bir ki­şinin onu algılamasına bağlı olduğunu demek istiyor, böylece. zihnin bi­lincinde olduğu her şey bir idedir. kendi gerçekliği ya da nesnel gerçekliğe uygunluğu kendilerinde düşünülen idelere yabancı düşünceler sokar ki bu ikinci kitabın bakış açısıdır. yalın ya da toplu, locke'un idelerinin "her biri tikel varlıklardır; evrensellik onlar için ilineksel olduğundan, tikel ideler bir tikel idenin temsilinden daha fazlasını içerirler. (vı. kitap, 27. bölüm, 8). fantezi, kavram, tür; locke'a göre, ide ile bir arada var olmaz ama ona bağlıdırlar. descartes'in ide terimine, berkeley'in dışduyu sunumuyla sı­nırladığı ide ile dışduyuyla temsil edilemeyen kavram ya da anlam karşılaştırmasına, ve hume'un izlenim ya da duyuda sunulan ile ide ya da hayalgücünde temsil edilen ayırımına bakınız."

    kaynak
    j. locke, insanın anlama yetisi üzerine bir deneme, öteki yayınevi, çev.meral delikara topçu,2000, ankara, sf. 38-39