batı'da siyasal düşünceler adlı eserde aşağıdaki şekilde açıklanmıştır:
"m.ö ii. yüzyıla gelindiğinde ise, roma içerisindeki dengeler değişmeye ve çatışmalar roma'yı istikrarsızlaştırmaya başlamıştır. bir taraftan senato devlet içerisindeki ağırlığını yitirmekte ve atlılar sınıfı siyasal alanda daha etkili almaktayken, öte taraftan nüfus artışı büyüyen ekonomik sorunlara yol açmıştır. roma'nın fetihlerinin sonucu olarak artan köleler, latifundia sisteminin hızla yaygınlaşmasını beraberinde getirmiş ve bu gelişme de köylüler üzerindeki baskıyı artırmıştır. köle sayısının artması sonucunda köle ayaklanmaları yaygınlık kazanmış ve m.ö 73 yılında spartacus önderliğinde ayaklanan köleler, roma siyasal yapısını temelinden sarsmıştır. cumhuriyet'in krize girdiği m.ö 1. yüzyıl başlarında roma'da mücadele içinde olan başlıca dört toplumsal kesim bulunmaktadır: senatörler, atlılar ve decurionlardan (yerel idarelerde yaşayan ve oradaki meclislerin üyesi önde gelen 100 mülk sahibi) oluşan küçük bir aristokrasi; geniş bir köylü sınıfı; zanaatkarlar, serbest işçiler ile esnafları içeren ve roma kentlerinde yaşayan yurttaşlar ile azatlı kölelerden oluşan şehirli bir pleb sınıfı ve son olarak da köleler.
yönetici toplumsal sınıfların kendi içerisinde ve alt sınıflar ile yönetici sınıflar arasında artan mücadeleye, ordunun ve ordulara kumanda etme yetkisine sahip praetor ile konsüllerin siyaset içerisindeki giderek artan rolünün yarattığı sorunlar da eşlik etmiştir. roma toplumsal yapısının sürekli genişleme ve zafere olan ihtiyacı ve bu genişlemenin güçlü bir savunmayı gerektirmesi nedeniyle ordu ile siyaset arasındaki ilişkiler karmaşıklaşmış, ordu kumandanlığının bir sonucu olan güç ve otoritenin nasıl sınırlandırılacağı senato için bir sorun haline gelmiştir. aynı zamanda egemen sınıf üyeleri arasındaki zenginlik ve güç mücadelesi, roma'nın muazzam askeri aygıtının bu güç mücadelesinin en önemli belirleyicisi haline gelmesini kaçınılmazlaştırarak, aristokrasi arasındaki mücadeleyi cumhuriyet için yönetilemez kılmıştır. hakim sınıflar arası bu mücadelelere aşağıdan gelen baskılar da eklemlenmiş ve köylü üreticilerin üzerin deki baskıların artışı, tribünlerin güçlerini artırmaları için ayn bir fırsat yaratmıştır. mö ii. yüzyılın sonlarında tribünlerin etkinliğinde görülen bir canlanma, roma'da ilk sosyal reformcuları doğurarak, siyaset ve şiddet arasındaki ilişkinin istikrarsızlığını roma toplumuna göstermiştir.
roma'nın ilk sosyal reformcuları olan tiberius ve gaius sempronius gracchus kardeşler, roma'nın en can alıcı sorunlarından birini çözmeye çalışmışlar dır: ager publicus, yani kamu malı olan toprakların yurttaşlara dağıtılmasından oluşan bir toprak reformu. reformunun temelini kamu topraklarının yoksullara dağıtılması olarak saptayan tiberius gracchus, m.ö 134' de tribün seçilmiştir. tiberius, pergamon (bergama) krallığının son hükümdarının roma'ya bıraktığı hazinelerinin toprak tahsis edilenler için maddi kaynak olarak kullanıl masını istemiştir. bu isteği onun sonunu hazırlamıştır. toprak reformu önerisini özel mülkiyete bir saldın olarak gören senatörler ve silahlı adanılan tarafın dan öldürülmüştür.
kardeşi gaius ise, m.ö 123 yılında tribünlüğe seçilmiştir. gaius'un programı halka hak ettiği yeri vermek, atlılar sınıfının işlevini güçlendirmek ve roma'nın müttefiklerinin direnişini kırmak için italya dışında koloni kurmaktan oluşuyordu . latinlere yurttaşlık hakkı verilmesi önerisi gaius'un atlılar ve plebler arasındaki desteğini ortadan kaldırmış ve iki kez tribün seçilen gaius, üçüncü kez seçilememiştir. gaius, senato'nun onun kurulmasına öncülük ettiği koloninin dağıtılması yönündeki girişimine taraftarlarıyla karşı çıkmıştır. bunun üzerine, res publicanın tehdit altında olduğu gerekçe gösterilerek senatörler, konsüllere devleti her türlü zarardan koruma görevi ve bunun için her türlü araca başvurma hakkı veren bir kararname (senatus consultum ultimum-son senato karan) çıkarmışlardır. bu kararnamenin sonuçlan gaius ve taraftarlarının öldürülmelerinin ötesinde olmuştur; çünkü bizzat senato'nun otoritesinin çıplak kuvvet kullanılarak, yani siyasetin şiddet aracılığıyla sürdürülebileceğini orta ya koymuştur.
bu gelişmelerle birlikte m.ö 107'de konsül seçilen gaius marius'un orduya gönüllüleri çağırması ve mülksüzleri askere kabul etmesi, roma ordusunun bir yurttaşlar ordusu olma niteliğini de ortadan kaldırmıştır. roma'da ordular artık siyasetin en önemli belirleyicisi olmuşlardır.
roma yurttaşlığını elde etmek isteyen ve bunun için m.ö 91 yıllarında ayaklanan müttefikler de cumhuriyetin krizini şiddetlendirmiştir. doğudaki karışıklığı sona erdirmek için görevlendirilen, optimatesin desteklediği sulla, o zamana kadar hiç yapılmamış bir şeyi yapmış ve kutsal pomeriumdan (meyve bahçesi) geçerek orduyu roma'ya sokmuştur. sulla, m.ö 81'de kesintisiz diktatör olmuş ve senato'ya itibarını ve gücünü yeniden kazandırmak için anayasal reformları uygulamaya koymuştur. m.ö 70 yılında ise populares partisinin desteğini alan pompeius ve crassus, konsül seçilerek sulla'nın yasalarını değiştirmişler (tribünlere eski güçlerini iade etmişler ve atlılar sınıfının durumunu tekrar kuvvetlendirmişlerdir) ve m.ö 60'ta aralarına gaius julius caesar'ı alarak ı. triumvirlik'e (üçlü yönetim) yol açan anlaşmayı yapmışlardır. m.ö 48'de teselya ovasında pompeius'u yenen caesar, m.ö 46'da yaşam boyu imperator (başkomutan) olarak atanmış ve m.ö 44 yılında da diktatörlüğü sürekli bir nitelik kazanmıştır. caesar, giderek artan gücünü ortadan kaldırmak için senatörler tarafından m.ö 44 yılında senato'da öldürülmüştür, ama caesar'ın ölümü cumhuriyetin imparatorluğa dönüşümüne engel olamamıştır. onun ölümünden sonra octavianus, marcus antonius ve aemilius lepidus tarafından ıı. triumvirlik kurulsa da, bu birliktelik de çok geçmeden dağılmıştır. caesar'ın yeğeni ve evlatlığı octavianus, m.ö 31'de actium deniz savaşı'nda marcus antonius ile kleopatra'nın donanmasını yenip iç savaşa son vermiş ve dört yıl sonra da augustus adını alarak imparator olmuştur.
bu gelişmeleri roma cumhuriyet ideolojisinin çözülüşü takip etmiş, ardından iç ve dış barışı gerçekleştirecek yeni bir ideoloji için zemin hazırlanmıştır. kitleler arasında monarşi düşüncesinin yaygınlık kazanmaya başladığı, roma anayasasının kutsallığı ve roma kurumlarının yüceliğine dair görüşlerin kabullenirliklerinin azaldığı bu dönemde, artık siyaset-güç-hukuk arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. roma'nın iki yolu vardı: ya toplumsal çatışmalar roma toplumunu ortadan kaldıracak ya da sosyal çelişkilerin muhafaza edilmesi ve toplumun sürdürülmesi için, roma'da siyasal değişim gerçekleştirilecekti. aksi takdirde cumhuriyet sadece siyasal değil, toplumsal olarak da çözülecekti. roma aristokrasisi kendi iç mücadelelerinin bir sonucu olarak, imparatorluk ve senato arasında yeni bir siyasal denge ve yönetim biçimi bulana kadar, romalı düşünürler cumhuriyeti yeniden ayağa kaldırmak için çaba sarf ettiler. cumhuriyetin kurtarılması için uygulanan araçların cumhuriyeti istikrarsızlaştırdığı bu dönemde, onun en önemli düşünürü paradokslarını devralmıştır.
marcus tullius cicero, paradoksal bir biçimde düşüncelerinin sonuçlarını öngörmeden, cumhuriyet üzerine bir kitap kaleme alarak, monarşinin ideolojik temellerini ortaya koymuştur."
hoş: tümü
|
bugün
başlıkta ara