dil devrimimizin öncülerinden nurullah ataç'a atfen, bu gün kullandığımız türkçe'yi anlatmak için kullanılan kelime.
ataç, yeni cumhuriyetin yüklendiği kültürel devinim ve ilerleme* hedefini, güçlü bir dille silahlandırmak* amacıyla yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak için çalışmalar* yaptı. onun çağı ve sonrasındaki aydınların* -kimi zaman haklı- eleştirilerine* uğramasına* rağmen dilde sadeleşmeye ve öz dile (türkçe) dönmeye yönelik bir macera başlattı.
bu maceranın şiirdeki ilk yansımasını garip akımında görüyoruz. orhan veli'nin varlık'ta 1937 yılında yayınlanan gölgem şiiri:
bıktım usandım sürüklemekten onu,
senelerdir, ayaklarımın ucunda;
bu dünyada biraz da yaşayalım,
o tek başına, ben tek başıma.
---
örneğin;*
buradaki 'usanmak', ataç olmasa hâla 'istihsar' ile karşılanacaktı veya gölge saye ile. kısacası* ataç'la başka bir uyuma* da kavuşup, zenginleştik. doğal olarak* dilin yukarıdan dayatılması bazı azâba, dağdağaya, ducrete ve kefâya yol açtı. ancak ataç'ın çabaları bize, kaşgarlı'nın yere düşen emanetinin yere düşmekle kadr ü kıymetten sâkıt olmadığını da gösterdi.
yukarıdaki şiire naçiz bir çevirimi de bırakıyorum:
fütr-u istihsar ettim, peşimdeki zal'adan,
nice yevmdir, hatta yıl, kenarında paimin
temennimdir cihanda cevelandır azâdan,
a'zel kalsın sayem de, men de uzlet daimen
hoş: tümü
|
bugün
başlıkta ara