keseye başvurma, zenginlik safsatası. çokhaklısınızbeyimcilik.
zengin insanlar bazı konularda(ekonomi-finans) toplumun kalanına oranla daha bilgili olabilirler. bu çıkarım çok zorlama değil elbette. ama bu yine de söyledikleri her şeyi doğru yapmaz.
not: kelime tanımı gereği argumentum ad lazarum'u da kapsadığı anlamlarda kullanıldığı olur.
entry'ler (244) - sayfa 4
-
argumentum ad crumenam
-
argumentum ad lazarum
fakirlik safsatası. ismini lazarus'tan, yeni ahit'te geçen luke gospelinde adı geçen bir dilenciden alır. tersi için (bkz: argumentum ad crumenam)
toplumun dezavantajlı koşullarda doğup bu koşullarda yetişen insanlarının yoksulluğu ve sefilliği üzücüdür elbette. ama bu yine de onları her koşulda haklı yapmaz. fakir ama gururlu jön her konuda haklı değildir. hele ki kendi ihmali ve tembelliğinden dolayı fakir olanlar büyük olasılıkla daha çok konuda haksızlardır.
ne var ki, kendimizden daha kötü koşullarda olan insanlara karşı duyduğumuz merhamet bu safsatayla istismar edilebilir. (bkz: fakir edebiyatı)
bu yüzden, yoksul olmadığı üç nöronla anlaşılabilen bir politikacı kendisinden "bu fakir" diye söz edebilir.
sokakta yaşayan insanlar dünyadan kendilerini soyutlamış ve nefsini terbiye etmiş insanlar gibi görünebilirler. ama evsizliklerinin sebebi nefislerine uyup tarlayı tapanı pavyonda yemek de olabilir. evsiz bilge romantizmi satirik edebi repliklerle sinemamızda iş yapıyor mu? evet. yine de evsiz alkoliklerimize de kuşkuyla yaklaşalım.
not: bu arada ekonomik duruma göre bilgeliğin artıp artmayacağına dair bir çalışma da yapılmış. buradan -
gurura başvurma
duygusal safsatalardan bir tanesi.
sudan ordusunda yıllarca görev yapmış yetenekli bir general var. bu general zimmetine milyonlarca dolar geçirmekten ve orduda çeşitli sektlerden insanları kadrolaştırmaktan dolayı yargılanıyor diyelim. sonra bu sektlerden biri de darbe teşebbüsünde bulunmuş olsun.
bu yargılamada generalin savunması muhtemelen şu sözlerle başlayacaktır:
-"ben, şerefli sudan ordusuna yıllarca gururla hizmet etmiş bir general ve sudan milletinin sadık bir evladı olarak..."
ah benim paşama bak benim be... sen orduyu politikleştir, kendi görüşünden insanları kilit noktalara getir. sudan harp okulu sınavlarındaki hilelerden haberdar ol. sonra da başın dik, alnın ak bir savunma yap. oldu mu? -
molinizm nedir?
molinizm, ispanyol bir cizvit* papazı olan luis de molina'nın özgür irade ve her şeyi bilen tanrı* nosyonlarını uzlaştırma çabasından yola çıkan ve protestan hristiyanlar arasında popüler olan bir görüştür.
molinizm'e göre tanrı, gelecekteki olacaklardan -tüm ihtimallerle- haberdardır ve insanlar bu ihtimaller arasında kendi iradeleriyle seçim yaparlar. böylece tanrı, evreni ve insan hayatı deterministik bir şekilde kontrol etmemektedir.
kaynak:
william lane craig. "the middle knowledge view." divine foreknowledge, four views. downers grove: ıntervarsity press, 2001. -
omniscience
her şeyi bilmek.
(bkz: omniscience nedir?) -
tiksintiye başvurma
irrite olmayı bir argüman olarak kullanmak. kokoreçyenirmicilik, ıyyycılık.
kimi insanlar sakatat yemezler. yememelerinin sebebinin daha çok öğrenilmiş seçicilik olduğunu düşünüyorum. fakat uykuluk özelinde bu durum öğrenilmiş çaresizliğe daha çok benziyor.
sadece yemek seçiminde değil, tartışma esnasında da tiksinti hissine seslenen argümanlar sunulur. esasında bir almanperest de olan babamın koca avrupa medeniyetini "taharetten bihaberler" diye anlatması bununla ilişkili.
"hindistan'da sokağa hacet gideriyorlar." (tamam gideriyorlar ama bu hindistan'ın başka hiçbir özelliğini görmememiz gerektiği anlamına gelmiyor.)
"sen 150 kilo bir inansın, çift kanallı boşaltım sistemine ihtiyacın olan bu günlerde moda hakkındaki görüşlerinin ciddiye alınmasını mı bekliyorsun?" * -
homo homini res sacra
(bkz: ubuntu)
-
korkuya başvurma
duygusal safsatalardan en etkili olanı. korku davranış ve düşüncemizi en fazla yönlendiren duygulardan biri. bu da bir hayatta kalma stratejisi aslında ve hor görülecek bir kaide de değil. yine de bunun farkında olmak daha saygın bir şekilde yaşamamıza yardımcı olabilir.
alman ilahiyatçı martin niemöller'in naziler hakkında yaptığı konuşma hemen herkes tarafından bilinir.
"naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.
sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.
sonra yahudiler için geldiler, sesimi çıkarmadım, çünkü yahudi değildim.
benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı."
niemöller'i alkışlamadan önce durup düşünelim. bu konuşmadan yola çıkarak bizim gibi olmayanları savunmak gerektiğini rahatlıkla anlayabiliriz. çünkü aşikar bir mağduriyet var.
ancaak, yarın bir gün ses çıkarmadığımız için sıra bize gelecek diye düşünerek korku yüzünden bizden farklı düşünenleri savunmaya karar veriyorsak ortada bir problem var demektir. çünkü politik ve sosyal davranışlar ilkeler üzerinden ilerlemelidir, duygular üzerinden değil.
bugün başka birinin haklarını savunmak için ne aynı safta olmamız gerekir, ne de yarın bir gün onun da bizi savunması beklentisi. birisi haksızlığa uğruyorsa, haksızlığa uğruyordur. renginin yeşil olması veya oralete inanıyor olması bir şeyi değiştirmez.
not: en mühimini unutmuşum. (bkz: terör) dehşet ve korku yoluyla sindirme ve ajandasını dayatma, kendini kabullendirme amacındaki teröristlerin argümanı da maalesef korkudur. dediklerimi kabul edin, yoksa güvende hissetmezsiniz. (bkz: ad baculum nedir?) -
kıskançlığa başvurma
duygusal safsataların en özgüven eksikliği içereni. görüşmeyeceksinonunlacılık.
örnek:
- ayşe senin 65 yıllık arkadaşın olabilir, aynı zamanda benim kardeşim de olabilir. ama yine de kıskanıyorum. beni aradığı zaman sana selam söylemesine tahammül edemiyorum. bu yüzden yan yana geldiğimizde ona kibar davranma... -
öfkeye başvurma
duygusal safsatalardan bir tanesi. kızgınımböylecehaklıyımcılık. argumentum ad iram. meşhur network filminin meşhur sahnesindeki örneği
ifade özgürlüğünün sınırları üzerine düşünelim.
"söylediğin şey beni kızdırıyor. bu yüzden bunu söylememelisin."
bazı beyanların bazı insanları kızdırdığı doğrudur. peki bir önermenin tutarlı-gerçek oluşu mu, yoksa bizde yarattığı duygular mı önemlidir? ifadeler bizi kızdırıyor olabilirler, ama bu durumda kalan bir insanın susturma özgürülüğü değil dinlememe özgürlüğü daha barışçıl bir sosyal hâle ilerlememizi sağlamaz mı?
sözlükte sevmediğiniz ve hemen her girdisiyle sizi kızdıran biri var diyelim. yönetime yazarak bu yazarın uçurulmasını istemek mi daha iyi yoksa engellemek mi? -
!düzelmesi gereken atasözleri
(bkz: alma mazlumun ahını çıkmasa da sen utanmaz bir şerefsiz diye anılırsın)
-
!düzelmesi gereken atasözleri
(bkz: akıl yaşta değil baştadır ama deneyim de yadsınamaz bir öğreticidir)
-
!düzelmesi gereken atasözleri
-
argumentum ad argumentum
bir önermeye edilen itirazı, itiraz edilmesine itiraz etmekle karşılamak. sunulan argümanı değil, argüman sunulmasını beğenmemek. herşeyebirbahanenvarcılık.
örnek:
-sen abdülhamid'i savundun.
-ben birinci abdülhamid'i itü'yü kurması hakkında övmüştüm.
-hep bir bahanen var... -
duygusal safsatalar
duygulara başvurarak tartışılan asıl meseleyi gözardı edip, duygu yoğunluğundan ötürü haklı çıkma çabası, appeal to pathos. hemen her duyguyu kullanarak yapılması mümkündür ama bazıları ayrı başlıkları hak ediyor.
öfkeye başvurma(argumentum ad iram): çok kızgınım, böylece haklıyım.
kıskançlığa başvurma: iş yemeği de olsa gitmeyeceksin. seven insan kıskanır.
merhamete başvurma: (bkz: ad misericordiam nedir?)
korkuya başvurma: bugün tarikatçıları savunmazsak yarın sıra bize gelir. mapuslarda olan bizler oluruz.
tiksintiye başvurma: obezler toplum içinde tayt giymesinler.
umuda başvurma: (bkz: wishful thinking)
gurura başvurma: botswana'nın şerefli bir evladı olarak...