entry'ler (17) - sayfa 2

başlık listesine taşı
  • three body problem

    orijinal adı çince bişeyler olan ama o çince bişeyleri burada nasıl yazacağımı bilmediğim, sizin de muhtemelen nasıl okuyacağınızı bilmediğiniz kitap.
    çin dışında herkesin okuduğu ken liu'nun ingilizce çevirisinden okudum ben de zaten.
    liu cixin'in remembrance of earth's past adlı üçlemesinin (ki sonradan dörtleme olmuş bir seriden bahsediyoruz) ilk kitabı.
    çin'in siyasi tarihinden girip astrofiziğin icat sürecine, muhtemel uzaylılarla muhtemel iletişimimizin muhtemel sonuçlarına, kült psikolojisine kadar bir çok konuya uzanan heyecanlı bir eser olmuş. bilim felsefesine dokundurduğu kısım ilerleyen sayfalarda göz ardı edilip kalmış gibiyse de, özellikle kopernik'e atıfla çözülen astrofizik problemi "ya hakikaten bi romanda bunu mu okuyorum?" diye düşündürtüp insanı hayrete gark ediyor azizim.
    kültür devrimi'ne acımadan döşemesi de batı tarihine şartlanmış kafalarımızı şaşırtıyor. çin'de ölçek gerçekten çok büyük ve aklımız ilk başta almıyor bunu. birinci cihan harbini filan düşünelim mesela. o cephede 300k, bu cephede 1m, şu taarruzda 800k ölmüş diye yazıyor, okuyoruz ve haliyle bunların ne kadar büyük facialar olduğunu düşünüyoruz içten içe. ama çin'de warlord deyip geçtiğimiz zottirik bi adam bile iktidar hırsı için 30 milyon kişiyi harcayabilmiş olabiliyor biz burda lale devri çocuklarıyız biz diye şarkı söylerken. mao'nun kültür devriminin ölçek farkı da o şekilde. o yüzden kitaptaki dokunuş ve üzerine merakımızın bizi sevk edeceği wikisurfing ile başka bir perspektif kazanıyoruz tarih okumamızda. ha bu demek değil ki bu tarafta olanlar önemsiz. ama çin'de ölçek tamamen farklı. ve carl sagan'ın da dediği gibi, "it is very good for us to understand that."
    bir diğer hayret verici şey de çevirinin başarısı ve akıcılığı. 15 yıldır çeviriden ekmek yiyen biri olarak düşündüm türkçe çevirisini yapmayı, lakin yemedi açıkçası. çin kültürüne referanslar ve yerel öğeler sık sık arz-ı endam ediyor. ama ken liu hiç zorlanmadan okunacak bir halde bunu ingilizceye aktarabilmiş. benim yapabileceğim dandik bir çeviridense insanlar ingilizcesinden okusunlar, yeğdir diye düşünüyorum.
    ha, türkiye'de dead tree versiyonunu bulmanız muhtemelen mümkün değil. ama az arayınca pdf'i çıkıyor bi yerlerden.

  • çile bülbülüm

    hakkında türlü çeşit tanım yapılabilecek şarkı.
    muhayyer makamının belki de en bilinen örneğidir.
    illa herkesin en azından nakaratını bildiği şüphe götürmez.
    dizeleri de kısa kısadır, kolay söylenir.
    meyhane eğlencelerinin olmazsa olmazıdır.
    türk sanat müziğinin t'siyle alakası olmayanlar bile meyhanede bu çalarken nerede katılacaklarını bilirler.
    kafa arkadaş grubuyla gitmişsindir içmeye (bu şeylere paramızın yettiği eski zamanlardan bahsediyorum tabi).
    arkada zorlamayan müzeyyenlerle, zekilerle, belki mekan biraz daha nitelikliyse safiyelerle, sabitelerle, yok aksine avamistansa bülentlerle, çakma muazzezlerle rakıları tekten dubleden harcarsın. masada illa ki "ay ben rakı içemiyorum, kokuyoooo" diyip toprak tatlı, küp tatlı dandy kızıl şaraptan bi kadehcikle geceyi geçiren hatun da çıkar grup yeterince kalabalıksa.
    belki de banttan yayın değil de, sulukule ahalisinden bi kemancıyla yanında berbat sesli bi darbukacı masaları dolaşarak birşeyler söyleyip bahşiş topluyordur.
    çile bülbülüm illa ki gelir gecenin sondan 2. saatinden itibaren bir zaman.
    bütün masa bağıra çağıra söyler. bazıları çileeeeeeeeeeeeeeeeeeeee kısmına hazırlıklı girip nefes yarışı dahi yapar. hiç bilmeyen bile neresinde bağırarak "allah" çekeceğini bilir. herkesin demi yerindedir ve alkolle keyfin zirve yaptığı noktadır o an işte. anlamasam da 1970 sonrası doğumlularda alkolle ve rakıyla tsm'nin neden ilişkilendirildiğini, hadise böyledir.

    lakin bestecisine de yazıktır. etmeyin. her seferinde kabrinde döner "hafız" sadettin kaynak.

« / 2