• solcuların favori şairi, sağcıların nefret objesi olan "komünist şair".

    1902'de selanik'te, ressam celile hanım'la matbuat memuru hikmet bey'in çocukları olarak doğar. leh dönmesi mustafa celalettin paşa ile alman dönmesi müşir mehmet ali paşa dedeleri olup, anne tarafından teyze çocukları ali fuat cebesoy ve mehmet ali aybar'dır.

    mehmet nazım'ın şiir merakı da birçok şair gibi çocukluktan gelir, galatasaray lisesinde okurken ilk şiirlerini aruz yahut hece vezinleriyle yazar. galatasaray'dan sonra yazıldığı deniz harp okulu'ndan hastalığı sebebiyle atılınca arkadaşı vala nurettin'le beraber 1921'de kaçak yoldan inebolu'ya geçerek ankara'dan kurtuluş savaşı'nda bir görev isterler. ayaküstü ziyaret ettikleri atatürk onları bolu lisesine öğretmen yapar. savaşmak dururken dağ başında, allahın unuttuğu bir okulda çalışmak nazım'ın pek içine sinmez. bu sıralarda ev arkadaşı olan "komünist hakim" ziya hilmi bey'den hayatını değiştirecek şeyleri öğrenmektedir: marksizm, leninizm...

    bolu'ya ve mektebe pek ısınamayan nazım ilk fırsatta sovyetler birliğine giderek moskova'da leninizm enstitüsünde okur. moskova, nazım'ın hem siyasi bilincinin (ki tüm hayatına yön veren bu siyasi düşünceleridir) hem de şiirinin kendini bulduğu bir yerdir. rus yazar vladimir mayakovski'den çok esinlenir, onun sadece ritme dayanan, hiçbir ölçü ve kalıba girmeyen şiir üslubunu kullanmaya başlar. bu dönemde, yıllar sonra mavi gözlü dev şiirini ithaf ettiği nüzhet hanımla kısa süreli bir evlilik gerçekleştirir.

    1924 yılında türkiye'ye dönen nazım, sbkp güdümlü türkiye komünist partisinde görev alır. hakkında istiklal mahkemesince dava açıldığını öğrenince 1925'te tekrar sscb'ye döner. ilk kitabı olan güneşi içenlerin türküsü'nü de moskova'da bastırır. bu dönemde lena isminde bir ukraynalı hanımla evlenir. 1928'de gıyaben aldığı cezaların affa uğraması üzerine batum üzerinden türkiye'ye geçer, sınırda yakalanır ve birkaç ay tutuklu kalır. bu arada karısı da odesa'da ölmüştür...

    türkiye'de serbest bırakılmasının ardından nazım, zekeriya sertel'in çıkardığı resimli ay mecmuasında sorumlu müdür olarak çalışmaya başlar. eserleri ve eski edebiyatçılara ağır eleştiriler yönelttiği "putları yıkıyoruz" kampanyası pek çok polemiğe girmesine neden olur. 1929'da türkiye'de yayınlanan ilk kitabı olan 835 satır basılır. 1930'da piraye ile evlenen nazım hikmet bir yandan edebiyatın çeşitli türlerinde eserler vermeye, bir yandan resimli ay dergisini yönetmeye, bir yandan tiyatro metinleri ve film senaryoları yazmaya, bir yandan da gözaltına alınmaya devam eder. her ne kadar "troçkist" suçlamasıyla 1932'de tkp'den dışlansa da aynı yıl "tkp'yi yönetmek" suçlamasıyla idamla yargılanır, 1933 affına kadar hapis yatar.

    1938 yılında nazım'ın hayatı değişir. bir askeri öğrenci kendisinden sosyalizm hakkında ders istemeye gelir. nazım bu çocuğa ajan diye yüz vermez, polislere "yanıma ajan provokatör yollamayın namusumla çalışıyorum illegaliteyle ilgimi kestim" diye haber verir. bunun üzerine polisler o öğrenciyi ve askeri okullarda "solcu" olarak bilinen birçok talebeyi, derken nazım'ı gözaltına alırlar. nazım hikmet "kara harp okulunu isyana teşvik" suçlamasıyla 15 yıl hapse mahkum edilir, üstüne yavuz zırhlısında görevli bir astsubayın da üstünde kitaplarının bulunmasıyla "donanmayı da isyana teşvik"ten 20 yılı daha yapıştırır, cezalarının ortalaması olarak 28 yıl 4 ay cezası kesinleşir...

    (devam edecek)

  • (...)

    mahpusluk döneminde nazım hikmet kaldığı cezaevlerini fabrikaya çevirir. hem içeride eserler vermeye, şiirler yazmaya, çeviriler yapmaya devam eder, hem de koğuş arkadaşlarına yabancı dil, felsefe ve politika dersleri verir. ankara'da beraber yargılandığı harbiyelilerden a. kadir'i şair, şadi alkılıç'ı gazeteci, bursa cezaevindeki kaçakçı ibrahim balaban'ı ressam, amatör şair raşit kemali öğütçü'yi romancı orhan kemal yapan hep nazım'dır. tüm bu süreçte dünya çapında bir üne kavuşur, hatta 1950 affından faydalanıp faydalanmaması türkiye'de tartışılırken dünya çapında bir "nazım'ı affedin" kampanyası yapılmıştır, aragon'dan picasso'ya birçok imza verilmiştir. sonuçta nazım hikmet 12 buçuk yıl hapis yattıktan sonra o yıl affedilir.

    hapisten çıkan nazım bu arada piraye ile evliliğini de bitirmiş ve hapisteyken yazışmaya başladığı münevver andaç'la evlenmiştir. tek biyolojik çocuğu memet de bu evilliğin ürünüdür. ama nazım oğluna hiç doyamayacaktır, zira memet bebekken nazım'a "asker kaçağı" olduğu gerekçesiyle celp gelir. deniz lisesi diploması o yıllarda askerlikten muaf tutulmaya yeterlidir veya öyle yorumlanır; bilmiyorum, ama nazım'ın ne deniz lisesi diploması ne de deniz harp okulu'ndan verilen çürük raporu kabul edilir, kalp ve romatizma hastalıklarından muzdarip olan nazım'a askerliğe sevk kararı çıkar. bu arada nazım sabahattin ali'nin öldürülmesine benzer bir tuzağa mı çekildiğini düşündü yoksa 24 ay askerliğe dayanamayacağını mı tahmin etti; bilemeyeceğim. öyle ya da böyle sonuçta türkiye'de kalamayacağına kanaat getiren nazım, 1951 haziranında karadeniz'i bir motorla geçerek ukrayna kıyılarına ayak basar ve sscb'ye iltica eder. artık hayatını burada geçirecektir.

    polonya kökleri sayesinde stalin'den oturma izni alabilen, moskova'da şehrin dışında bir daçaya yerleştirilen şair rahattır, ama bir yandan da kgb baskısı altında olduğunu hisseder. destalinizasyon dönemini o bakımdan coşkuyla karşılar, dünyayı gezerek sosyalizmi her yerde anlatmaya, sbkp vitrininde bulunmaya devam eder. son yıllarında daha çok tiyatro oyunları yazmaya ağırlık veren nazım ayrıca beşinci eşi vera tulyakova ile evlenir (1960).

    hapishanede başlayan, 1950'lerde altı ay yoğun bakımda yatıran kalp yetmezliği nazım'ın sonunu getirdiğinde tarih 3 haziran 1963'tür. türkiye'ye gömülmesi, o günlerin soğuk savaş ortamında hiç söz konusu edilmez. yıllar sonra kemiklerinin getirilmesi için çeşitli girişimler olsa da sonuç çıkmaz. nazım hikmet halen moskova'nın novodevici mezarlığında gömülüdür.

    kaynaklar: 1- hıfzı topuz'un "hava kurşun gibi ağır" belgesel romanı. 2- müjdat gezen ve savaş dinçel ikilisinin nazım hikmet çizgi romanı.

  • aşağıdaki şiiri enternasyonalist kimliğinin en açık seçik görünür hale geldiği örnekler arasında yer alır.

    'asya, afrika yazarlarına…

    kardeşlerim
    bakmayın sarı saçlı olduğuma
    ben asyalıyım
    bakmayın mavi gözlü olduğuma
    ben afrikalıyım
    ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
    sizin ordakiler gibi tıpkı
    benim orda arslanın ağzındadır ekmek
    ejderler yatar başında çeşmelerin ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
    sizin ordaki gibi tıpkı
    bakmayın sarı saçlı olduğuma
    ben asyalıyım
    bakmayın mavi gözlü olduğuma
    ben afrikalıyım
    okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin
    şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek
    şiirler bayraklaşabilir benim orda
    sizin ordaki gibi
    kardeşlerim
    sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz
    toprağı sürebilmeli
    pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli
    dizlerine kadar
    bütün soruları sorabilmeli
    bütün ışıkları derebilmeli
    yol başlarında durabilmeli
    kilometre taşları gibi şiirlerimiz
    yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli
    cengelde tamtamlara vurabilmeli
    ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan
    gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar
    malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli
    büyük hürriyete şiirlerimiz'

  • iyi şair, kötü vatandaş

  • benim için nazım bu dizelerdi:

    "onlar ki toprakta karınca,
    suda balık,
    havada kuş kadar
    çokturlar;

    korkak,
    cesur,
    cahil
    hakim
    ve çocukturlar"

    8-9 yaşımdaki ince sesimle okumaya ve ezberlemeye çalıştığım onlar ki şiiriydi.

    benim için nazım, hayatını anlatan bir çizgi romanı* ilkokul öğretmenime verdiğim andı.

    benim için nazım, babamdı ve arkadaşlarıydı ve de dedem.

    benim için nazım, şiirdi. ve anlamdı.

    benim için nazım, her şeye rağmen sevmekti.

    benim için nazım, geri dönmeyi sevmemekti.

    yok olan şehirlere şiirlerin yazılmadığı bir yıldan selam olsun 3 haziran 63'e!