• indirgemeci bakarsak, ki rabbim dışında kimse bunu engelleyemez, 3 katmanlı bi hadise bu.

    1- diyalektik: marx hegel'den çormuş. tipik bir sözelci şeyi. ben sayısalcı olduğum için kafam acıyo anlatmaya çalışınca ama sizin için bi deniycem:

    muhtemelen daha evvel duyduğunuz tez - antitez - sentez olayı işte. mesela diyelim ki ben komple diyalektik fikrine karşı bi antitez ürettim ve ana fikri "diyalektik yalan ya". dolayısıyla diyalektik hakkında diyalektik, yani meta diyalektik yaptım. ama bu benim anti tezimi de çürüttü çünkü al işte diyalektik. benim anti tezim çürüyünce sentez oluşmadı çünkü tez doğrulandı ama yalnız kaldı. yalnız kalınca diyalektik çalışmadı ve benim anti tezim doğru oldu. ama o zaman hem tez hem antitez doğru oldu ve bi sentez oluştu. yani diyalektik çalıştı. o zaman benim anti tezim yanlış oldu aaaaaaaaaaaaaaa

    2- tarihsel materyalizm: modern dünyada tarih çalışan çoğu kişinin, marksist olmasa bile genellikle benisediği bir kısımdır. "insanların davranışlarını materyal koşullar belirler" ana fikrini savunur. daron acemoğlu, emrah safa gürkan gibi kişilerden tutun da, işte tüfek mikrop ve çelik kitabına falan bütün aydınlanma çağı sonrası tarih yaklaşımlarının ağırlıklı ortalamasını aldığınızda elinizde kalan şeydir. "milli şuur" denen hadiseyi bile, seküler milliyetçiler izah ettiklerinde, o seküler kelimesinin altını doldurabilmek için bu mevzuyu verili kabul ederek yola çıkarlar ve özcü yaklaşımlarını buradan aklamaya kasarlar.

    ekstra otistik marksistlerin marksizm hakkında "bir bilimdir" dediğini duymuşsunuzdur. böyle denyo bir şey söylemelerinin sebebi, tarihsel materyalizmin empirik şekilde defaatle doğrulanmış olmasıdır. yani bi alt maddeyi de okuyunca göreceksiniz, kısmen de olsa haklı gibiler ama neden denyo dediğimi de anlıyosunuz di mi? "bilim" de değil yani şimdi. fakin sözelciler.

    3- emek değer teorisi: komünist manifesto kapitalizmi överek başlar. çünkü kendinden önceki şey olan feodalizm ve ondan önceki şey olan hıyarcıklı veba ile karşılaştırınca gene çok da fena durmayan bi mevzudur. marxullah efendi bunu adam smith ve david ricardo'nun ekonomi teorilerini bazlama alarak geliştirmiştir. şimdi arkadaşlar burada hatırı sayılır miktarda ekonomi teorisi bilmeden bu mevzuyu tam da anlayamazsınız. richard wolff bunun giriş seviyesini çok güzel anlatıyor. ama mevzuya tamamen yabancıysanız evvelinde en azından biraz mikroekonomiye giriş de okursanız daha iyi olur.

    sizlere altlık teşkil etmesi için şöyle 3 dakikalık bi video hazırladım. video yorumlarına iyi soru ve eleştiriler geldikçe detaylı şekilde anlatmaya çalıştım. marksizme liberal ekonomistlerden gelen başlıca kritikleri de araya örmeye çalıştım ki sizler için zengin bir bilgi kaynağı teşkil etsin. umarım faydasını görürsünüz.

    siyu leytır ali gey tır.

  • bir gün bu topraklara da marksizm gelecek. hem de yakın bir gelecekte gelecek.
    çünkü kapitalizm sürdürülebilir değil, ya kapitalist şirketler çevreci olmak için karını çok düşük tutacak, adeta bir kobi olacak ya da attaya gidecekler.

    marksizm beklediğimizden de yakın bir gelecek.
    sadece kapitalizmin bu boşluğunu doldurması ve artık sovyetler muhabbetini bırakması lazım.

  • 25 yaş üstündekiler için komik bir fikirdir.

  • diyalektik materyalizmle ekonomik ve toplumsal olayları çözümleyen ve adını karl marx'tan almış kaçınılmaz olarak gelecek dünya görüşüdür.

    nasıl bir propagandaya maruz kalmışsanız bir adım dahi gelip farklı bir pencereye şans tanımıyorsunuz.
    beyninizden geçenleri biliyorum. özgürlük masallarıyla marksizmin insan doğasına ne kadar aykırı olduğu söylenceleri.
    hırs, zeka ve emeğin birleşimiyle zengin olacağınıza inanıp bunun da gayet tabii meşru bir yöntem olduğuna inanmanız. (asıl bu devirde doğanların ve yaşayanların marksist olması lazım ama neyse)
    solcuların 3 iq olduğunu düşünmeler.
    @bokun tarihinin dediği gibi ve bence en önemlisi de sürdürülebilir olmaması ama bunu nasıl göremeyip savunabiliyorsunuz garipsiyorum.
    doğa ana zorla marksizmi getirecek ve bunu bir propaganda gazıyla yazmıyorum bu kadar artı değer üretmeye çalışıp hırsın hat safhada olup delicesine kaynak harcamaya yarayan bir sistemle kendi sonumuzu getirmemiz kaçınılmaz.