• "renault grubunun bu topraklarda beyaz toroslarla yakaladığı başarıyı tekrarlama teşebbüsü niteliğindeki vasıta" yazmaya gelmiştim buraya, ama konuya girmeden bir husus dikkatimi çekti.

    arattım "dacia duster" diye, başlık boş çıktı. olur, mekân yeni, normaldir. ama altında "insanlık böyle bir şeyden haberdar değil ellaaam" yazıyor. hacım insanlığın bihaber olduğu mevzuyu ben nereden bileyim? deity miyim? kadim bi uzaylı uygarlığının hayatta kalan son üyesi miyim? ya da birilerinin yapıp 3 milyar yıl önce uzaya saldığı bi yapay zeka mıyım? ki bunlardan biri olsam duster ile ne işim var. mersoyla filan gezerim s kasa.

    neyse, mevzuya dönersek, mobilet piyasasında bazı modeller iyi tutar, onları da uzun süre yapar satarlar. misal fiat'ın kuş serisi, ya da renault'nun 9'u. hatta bazen söz konusu iyi satan model artık antik çağları hatırlatması nedeniyle rakiplerin dalga geçmesine sebep bile olabilir. bugün artık kuş serisinin artık üretilmemesinin nedeni bence alacak müşteri bulunamamasından ziyade tofaş'ın kendisinin utanmasıdır 1974'te piyasaya çıkmış bir aracı üretmeye devam etmekten. orijinal tosbağa'nın piyasadan kalkmasının da altında muhtemelen bu neden yatar. station (steyşın diyelim daha rahat olalım) toros'ların da.

    ama piyasadan çekilen ürünün altında yatan mantığa halen talep vardır. bu nedenle otomobil üreticilerinin ürünlerinde bir devamlılık görülür her daim. artık doğan görünümlü şahin üretilmese de egea üretilmektedir onun yerine. egea da zamane doğan'ı değil midir? ya da palio? zamane serçesi işte. symbol? renault 9 broadway diyorum. birebir aynı değildir bu modeller eskileriyle, ama aynı sosyal ihtiyaçlara uyarlanmış ve üreticinin eski modelde edindiği birikimi yansıtan ürünlerdir bunların herbiri.

    bu mantık içerisinde konu başlığımız dacia duster'a da bakarsak... toros... steyşın... ama hidrolik direksiyonlu, abs'li ve klimalı.

    tasarımında bir ne olacağına karar verememişlik söz konusu bu aracın. misal, yamacından bakarsınız, sempatik şirin bir gazoz açacağı logo da size bakar. ama iki yanında en haşininden farlar sizi süzer. bir başka örnek, dört çeker, altı yüksek bir arabadır kendisi; köyde, yaylada rahat kullanalım, araziden korkmayalım diye sanırım. ama bir yandan da uzundur kasa. aks açıklığı git git bitmez. uzun kasayla araziye, en azından hard-core araziye girilmez. lada niva'dır arazi aracı, limuzin değildir. ama uzun aks açıklığı sayesinde ayakları rahat rahat uzatabilirsiniz. öyle bir konfor da sağlar.

    bu çelişkili tercihlerin altında yatan neden başta da bahsettiğim gibi aracın hitap ettiği sosyal kitledir. küçük yerleşimlerde yaşayan, ucuza altı yüksek ve geniş hacim sunan bir araç arayanlar için üretilmektedir duster. ama istanbul trafiğinde de çok eder arz-ı endam. o nedendir, onu bilemiyorum.

    yol tutuşu ve viraj hakimiyeti vasat aracın. süspansiyon fazla sert değil. bu durum konfor sağlarken virajlarda sorun yaratabiliyor. aracın yüksek oluşu da bu soruna katkıda bulunuyor. ama kullanılmayacak kadar kötü de değil. hafif ama hacimli cüsseden daha iyisini beklemek haksızlık olur. hem zaten sürat felakettir. arabanın frenleri de çok güven veren cinsten değil. baz modellerde arkaların kampana olmasının dezavantajı aşikar. abs de biraz fazla heyecanlı, her pozisyona atlıyor. yüklüyken de frenlerin gücünün sınırlarını hissedebiliyorsunuz. 500 kilo yükleyip çıktığınız bir yolda çekişte değil ama duruşta sorunlar olacağının sinyallerini hemen alacaksınız. ben aldım, oradan biliyorum.

    tahmin edebileceğiniz üzere aracın rüzgâr direnci epey yüksek. bu hem rüzgârdan sarsıntıyı artırıyor, hem yakıt tüketimini, hem de yüksek hızlarda gürültüyü.

    velhasıl, ne kadar ekmek, o kadar köfte. iş görür ama konfor vermez. yarayışlıdır ama rahat değildir. alana hayırlı olsun.