• büyük bir çevre kirliliğine yol açan küçük plastik parçacıklardır. çapı 5 mm'den az olan herhangi bir plastik parçacığa mikroplastik denir. birincil ve ikincil olarak sınıflandırılırlar.

    birincil mikroplastikler, insan kullanımı için üretilir. ikincil mikroplastikler de büyük plastik kalıntıların parçalanması sonucunda ortaya çıkar. yani kullandığımız poşet, pet şişe, plastik ambalaj vs, zaman içinde parçalanarak mikroplastik haline dönüşür. mikroplastikler sindirilemez, biyobozunur değildir ve üretildikten sonra onlardan kurtulmak mümkün değildir.

    hem birincil hem de ikincil mikroplastikler, özellikle deniz ve su ekosistemlerinde çevrede kalmaktadır. hatta denizlerdeki mikroplastik kirliliği öyle bir boyuta ulaşmış ki, son yapılan bir araştırmaya göre, ingiltere'de karaya vuran tüm deniz canlılarında mikroplastik tespit edilmiş. hepsinde... %84'ü sentetik liflermiş. yani ana kaynağı giysiler, balıkçılık ağları ve diş fırçaları. geriye kalanı da plastik şişeler ve gıda ambalajlarından gelen parçacıklarmış. mikroplastiklerin birçoğu hücrelere gömülecek kadar da küçüktür.

    hatta mikroplastikler hayatımıza öyle sızmış ki, wwf'in yaptırdığı son araştırmalara göre insanlar haftada ortalama bir kredi kartına eşdeğer mikroplastik yutuyormuş.

    greenpeace'in türkiye'de yaptığı son araştırmalardan yayınladığı rapora göreyse, midyelerin %91'inde ve balıkların %44'ünde bulunmuş. yani o löp löp mideye indirdiğimiz midye dolmaların neredeyse hepsinde, rakı eşliğinde ya da ekmek arası yenilen her iki balıktan birinde mikroplastikler bulunuyor.

    araştırmada ege, marmara ve akdeniz'den toplanan ve aralarında barbun, istavrit, kefal, tekir bulunan 243 balık, 32 karides ve 317 midyenin mide ve sindirim sistemlerini incelendi. kefallerin %64,8'inde, barbunun %63'ünde, tekirin %32,8'inde, istavritin %26,7'sinde mikroplastik bulundu. bulunan mikroplastiklerinse 13 farklı polimer tipinde olduğu belirlendi. en fazla bulunan polimer tiplerinse tek kullanımlık plastikler olduğu tespit edildi.

    eçtiğimiz aylarda uzmanların yaptığı açıklamalara göre, doğmamış bebeklerin plasentasında (göbek bağı) bulunan mikroskobik plastik parçacıkları.

    uzmanlar hamile kadınların mikroplastikleri ya soluyarak ya da besin yoluyla aldıklarını düşünüyorlar. incelenen her plasentada en az bir düzine parçacık bulunmuş ve plasentanın sadece %4'ü incelenmiş. yani tümünde çok daha fazla parçacık olduğunu düşünüyorlar. analiz edilen tüm parçacıklar da renkliymiş. yani ürün paketlerinden, boyadan, kozmetikten ve kişisel bakım ürünlerinden geldikleri tahmin ediliyor.

    parçacıkların büyük kısmı 10 mikron (0.01mm) büyüklüğündeymiş. bu da kan dolaşımıyla vücutta dolaşabildiğini gösteriyor. yani parçacıkların fetüse geçme ihtimali yüksek. mikroplastikler hem fetüsün, hem de yeni doğmuş bebeklerin gelişimini kötü yönde etkileyebilecek yapıya sahipler.
    yaşadığımız devirde mikroplastiklerden kaçmak çok büyük bir çaba gerektirecek bir şey maalesef. geçtiğimiz yıl bir diğer araştırma plastik şişelerden süt veya mama içen bebeklerin her gün milyonlarca parçacık yuttuğunu göstermiş.

    yine geçtiğimiz birkaç yıl içinde yapılan başka bir araştırmada, hamile laboratuvar farelerinin soluduğu plastiklerden oluşan mikroplastiklerin, yavrularının karaciğer, akciğer, kalp, böbrek ve beyinlerinde tespit edilmiş.

    plastik dünyadaki en büyük tehlikelerden biri hâline geldi. artık denizde yaşayan tüm canlılarda görülüyor. yani yediğiniz her şeyde var. plastik kullanımı arttıkça, sağlığımızı, hatta çocuklarımızın sağlığını tehdit etmeye başladı ve daha da iyiye gidecekmiş gibi görünmüyor maalesef. insan ve hayvan üzerindeki etkileri önümüzdeki yıllarda çok daha fazla belli olacak ama o zamana kadar iş işten geçmiş olacak bence.