• abd'de tanıştığım bira markası. "way anasını. demek bira buymuş" ve daha da enteresanı "way anasını, demek burbon bu işe yarıyormuş" dediğim şeyi üretiyor.

    geçen hafta birader kayınvalidesinin evinde iki odayı boyayacaktı. gel bi el at, daha çabuk yaparız dedi. boya yaparken naapılır peki? bira içilir. boya işi diğer mavi yakalı işlere benzemiyo pek. kendini öldürme ya da kolunu koparma riskin pek yok. atıyorum marangozluk işinde bira içmek pek sıhhatli olmaz. ama boya yaparken, özellikle de kaynananın evinde boya yaparken "amaan xtir et noolcak" diyebilirsin ve hatta üstüne bi kat daha atabilirsin bi yer yamuk olursa.

    neyse, baktık evde bira yok. banliyöde oturuyoruz, en yakın market 3 km. arabaya binip bud light almak pek cazip bi seçenek gelmedi. hava da soğuk, şikago kışı. bisikletle de gitmek istemedik. sonra benim aklıma yakındaki tekel bayii geldi. gittik biraderle. ben beklerken bi zottirik marka bira almış, bi de bu allagash'ın "white" modelinden. ikimiz de tanımıyoruz, bilmiyoruz o gün birayı daha. neyse, gittik kaynananın eve. başladık boyaya. yavaştan da 6-packlere dayanıyoruz. zottirikten bi tane içtim, bildiğin bira işte. sonra bu müstesna mamulden açtım bi tane...

    blanc var hani migros'ta filan görmüşsünüzdür. mor/mavi gibi bi şişede satarlar, hafif portakallı bi frenk birası. bu allagash white onun gerçekte olması gereken biraymış. "belgian stayla" buğday birasıymış teknik ismini sorarsanız. ilk şişe bi güzel geldi ki, ikinciye el attım beklemeden. o anda etiketin üstünde fark ettim "açmadan bi şişeyi başaşağı çevirip usturuplu bi şekil mayayı azcık kıpraştır" mealinde bişeyler yazıyo. bi de öyle denedim. oyyy...

    neyse, 2 odayı boyarkene 2 eleman 8-9 şişeyi ikmal ettik. güzel bi boya deneyimi oldu. kaynana da memnun işten. ama ben bu allagash mevzuunda meraka gark oldum. bu konuda araştırmacı gazetecilik yapmak istiyorum takip eden günlerde. neyse bi gün fırsat yaratıp eve yakın bi alkol grosmarketi var, vinny's mi, binny's mi öyle bişey. oraya gittik hanımla. sağlam mekanmış. hani bizdeki 3m migroslar kadar bi alan, sırf alkol dolu. hiç görmediğim malzemeler gördüm. ama aklım bu allagash şeysinde. şarapları filan hızla geçip bira reyonlarına geldim. allagash'ı arıyorum. bi reyonun ucunda buldum markayı. ama...

    pahalı be malzeme. hani standart bira, guinness filan 3 paraysa bu arkadaş direk 5'ten başlıyor. öyle. miller, blue moon filan zaten ayrı bi fiyat kategorisinde, onlarla hiç karşılaştırmıyorum bile. ben de parayı dolarla kazanmıyorum ve her etiketi 20'yle çarpmak, bi de illinois kdv'si eklemekten depresyona girecem 2 aydır zaten. yine de kararttım gözümü, bu beğendiğim white'tan aldım bi 6'lı, sonra north sky diye tenekedeki bi stout modelinden aldım 6'lı. bi de en pahalı modelini alayım diye baktım, sırf meraktan. ama yemedi açıkçası. ikinci pahalısını almaya karar verdim. ve allagash curieux ile böyle tanıştık.

    merak var tabi ama sabah sabah da bira içilmez. gün akşama seyirtene kadar oyalandım bişeylerle, işle güçle, ama merak sürekli hissettiriyor kendini. sonunda açtım north sky'lardan birini. stout pek hastası olduğum bi tür değildir, ve bunun da çok bir numarasını göremedim. "demek ki amerika'daki birçok şeyde olduğu gibi white'da da şekeri filan basıp beni kandırmışlar, pek bir olayı yokmuş" diye düşünmeye başlarken bi de curieux'tan açmaya sıra geldi...

    gelmez olaydı. artık başka bir birayı severek içebileceğimi sanmıyorum.

    hani şarap şişelerinin arkasına yazarlar ya, "deniz tuzu, mürdüm eriği ve frenk üzümü notaları" filan diye. ama içersiniz hepsinde sade toprak tadı... bunda da yazmışlar arkasına vanilya ve karamel notalarını. ve hakikaten o tatlar geliyor. üstelik tadında geliyor. şirazesini kaçırmadan. ama asıl vurgunu oradan yemedim. yoksa karamelli snickers, vanilyalı gofret filan yedik zahir vaktinde bol bol.

    burbon fıçılarında demlendirmiş gavur malzemeyi. "burbon ya da bourbon dediğin hani scotch'ın kentucky versiyonu. iskoçlusu ne ki kentakilisi ne olsun, neyin yaygarasını yapıyorsun hacım?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. ben de sizinle aynı kanaatteydim. lakin bu mereti bir tattıktan sonra anladım ki, bourbon'un asıl varlık nedeni curieux demlendirmek için gereken fıçıların üretilmesiymiş. valla buymuş. bir biradan bu kadar komplike ve bu kadar tatmin edici bir tat alınır mı? alınırmış. bir yandan hafif isli, bir yandan hafif meşeli, bir yandan bizim yaşar usta'nın künefesine meyleden şekerli, ve üstelik kaymağı da var...

    bundan sonra denk geldi mi bu arkadaştan içerim. denk gelmezse de her bira içtiğimde beyati makamından giderim, "benzemez kimse sana, maltına hayran olayım". ki zaten denk gelmez. şikago'da bile kolay bulunmuyor, bizim memlekette nerde... oofff off...

    ha bi de edit edem: alkolü %10 küsür. yani tadını çıkarırken işlevini de ziyadesiyle yerine getiriyor.