entry'ler (12)

başlık listesine taşı
  • unutulmuş türkçe kelimeler

    bilmiyorum
    hemen hemen hiç kullanılmayan bir kelime.

  • şehzade mustafa

    tuğ dikip sakal bırakmıştır(padişahlığın alamet-i farikasıdır). 38 yaşında olmasına rağmen yeniçerilerin desteğini almasına (padişah kocadı lazımdır bize civanı söylemi) rağmen isyana karışmamıştır(var olan deliller tartışıldığı sebebiyle bu şekilde belirttim.).bu ne yaman çelişkidir

  • türkiye'de havacılık nasıl gelişti?

    sanırım bu başlığa en çok yaraşacak kitap hv.kur.alb.cengiz tatarın mustafa kemal atatürk ve türk havacılığı kitabıdır. eğer okumaya niyetiniz olursa "rule" kelimesinin türk havacılığında bıraktığı tramvayı iliklerinize kadar hissedeceksiniz.

  • iqsözlük

    yazılım olarak ne kadar mümkündür bilmiyorum ama canlı sohbet odaları kurulabilir.orada fikirler tartışılabilir işte o zaman siteye girerken yapılan testin bir nevi denetimi de sağlanmış olabilir,buna bağlı olarak sitenin daha da canlanacağını düşünüyorum ve eklemek isterim ki bizim kültürümüz daha çok sözlü kültüre dayalıdır bundan hepimiz bir parça etkilenmişizdir.

  • piri reis

    16. yüzyılda osmanlı'nın akdenizi türk gölüne getirilmesini sağlayan önde gelen şahsiyetlerdendir.kaptan-ı derya olan amcası kemal reis sayesinde henüz çocuk yaşta denizciliği öğrenmiştir.



    yavuz sultan selimin mısıra fetihinde piri reis filosu ile mısırın iskendiriye kentinin zaferindeki başarısıyla devlet erkanının dikkatini çekmiştir. sultan selimle bu fetih sonrasındaki yakınlaşmasının ardından kendisine önceden hazırlamış olduğu "birinci dünya haritasını" sunmuştur.ne yazık ki bu harita parçalanmış ve günümüze bu haritanın sadece bir parçası ulaşmıştır.



    1524 yılında maktul ibrahim paşayla tanışması ardından kendisiyle yakınlaşması üzerine maktul ibrahim paşa kitab-ı bahriye'yle tanışmıştır.bu kitabın makbul ibrahim paşanın isteğine binaen tekrar düzenlenmesinin ardından kitab-ı bahriye denizcilerin başucu kitabı olmuştur.


    1528 yılında kanuni sultan süleymana armağan ettiği ; piri reisin çizdiği ikinci harita da "birinci dünya haritası"ile aynı akıbeti paylaşmış parçalanmıştır .ilk harita gibi bu haritanın da ancak bir parçası günümüze ulaşmıştır.1528 tarihli haritası bilinenin aksine dünya haritası olmayıp;istanbuldan amerika kıtasına uzanan alanı kaplayan bir "bölgesel bir haritadır".




    sadrazam damat ibrahim paşanın 1536 yılındaki infazının ardından piri reis gözden düşmüş ve bir kenara itilmiştir . 1536-1546 yılları arasında kendisine hiç bir görev verilmemiştir.
    1546 yılında barbaros hayreddin paşanın ölümünün ardından piri reise tekrardan görev verilmiş ve süveyş kaptanlığı görevine getirilmiştir. .hürmüz kalesinin zaptının başarıszlığına kadar başarılarıyla tekrar takdir toplamıştır(kendisine verilen mükafatlar bunun bir göstergesidir.)başarısızlıkla sonuçlanan hürmüz kalesi zaptının ardından kubad paşanın piri reis hakkında devlet erkanına yazdığı mektuplar ile kendisi donanmasını basra'da sahipsiz bırakıp kaçmış bir kumandan olarak tasvir etmiştir
    .kubad paşanın yazdığı mektupların sonucunda 1. süleyman'ın emriyle 1553 yılında idam cezasına çarptırılmıştır



    .
    piri reis hakkında asıl eklemek ve tartışmak istediğim celal şengör'ün sözleridir.celal şengör'ün bir dönem tepki görmesine sebep olan : "piri reisin en büyük talihsizliği kanuni gibi bir salağa denk gelmiş olmasıdır eğer fatih zamanında piri reis var olsaydı şu an sömürge bir imparatorluğuyduk."
    celal hocanın fikirlerini ifade etme biçimi bazen biraz serttir(muhtemelen asperger sendromundan kaynaklı) fakat sözü söyleyen celal şengör olunca dikkate alınıp düşünülmesi gerekir.

  • gaffar baba

    günümüzde hizbullahın siyasi ayağı hüda-parın cumhur ittifakına katılmasıyla tekrar gündeme gelen şehit emniyet müdürüdür.bu başlığı doğuma büyüme diyarbakırlı olarak diyarbakır halkından dinlediklerimi ve kendi araştırdıklarımın sentezi formatında yazacağım. 1997 de kars emniyet müdürlüğünden diyarbakır emniyet müdürlüğüne atanan gaffar okkan yönergelerin dışına çıkan,bulunduğu şehrin huzuru ve refahı için değil elini ; gövdesini taşın altına koyan bir emniyet müdürüydü misal:kars emniyet müdürüyken pkk zulümünden dolayı atanıp da gelmeyen öğretmenleri bizzat kendisi arayıp güvenliğini temin edeceğinin sözünü veren şehrin pr çalışmasını yapan gaffar okkan aynı zamanda diyarbakırda 2 emniyet müdürlüğüne ait aracı şehirdeki yaşlıların ulaşımına tahsis etmesi , polisleri karakolda değil sokakta konu ne olursa olsun halka yardımcı olmak üzere tahsis etmiştir.kendisinin bu mentalitesini anlamak için öncelikle eskişehirde görev yaptığı süreci araştırmakta fayda var.gaffar okkanın mentalitesini anlatmak için kendisinden alıntı yapacağım "halkını yanına alamayan hiç bir teşkilat başarılı olamaz" diyen gaffar okkanın ilk işi halkı yanına almak oldu. o dönemin koşullarında hizbullahın katliamları ,pkk hizbullah çatışması pkk'nın halkı sivil kalkan olarak kullanarak devletle çatışması ve o dönem bölgede var olan jitem'in diyarbakır halkına 5'nolu cezaevini anımsatan eylemleri.. diyarbakır işte tam olarak öyle bir dönemden geçiyordu.hizbullah ve pkk'ya ağır darbeler indiren gaffar okkan halka karşı tutumuyla da birlikte diyarbakır'ın gaffar babası olmuştu. şehidimiz gaffar okkan terör örgütleri tarafından tehdit edildiği dönem yakınları ondan zırhlı araca binmesini istiyordu fakat kendisi "ben zırhlı araca binersem vatandaş ne yapacak?'diyordu gaffar okkanın asıl önemi terörle mücadelede nasıl başarılı olabileceğinin sembolü olmasıydı.gelelim 24 ocak 2001 gecesine diyarbakırın şehitlik semtinde elektrikler kesilmiş 400-500 civarında kovan bulunmuştur bu denli büyük bir suikast gerçekleşmiştir.eklemek istediğim uğur mumcunun kardeşi ceyhan mumcunun bu konuyla ilgili açıklamalarıdır: gaffar beni telefonla aradı bana dedi ki 24 ocak günü diyarbakır devlet tiyatrosunda uğur mumcu ile ilgili tiyatro oyunu oynanacaktır.gaffar okkanı seven 2 kişi geldiler gaffar okkanın şehadetinin ardından ve bana gaffar okkanın o sabah evden çıkarken uğur mumcu cinayeti ile ilgili en önemli ipucunu açıklayacağım.diyarbakırda gaffar okkanın jitem'in araçlarını takip ettirdiği terörle mücadele yöntemleri farklı olduğu için eylemlerini engellediği ve bu olayın sorumlusunun jitem olduğu da söylenir. tabi ki o karanlık dönemlerde her faili meçhul cinayetin mutlaka bir komplo teorisinin olduğunu unutmamakta fayda var.

  • zilan deresi ve dersim olayı ?

    cumhuriyetin kuruluş dönemindeki bu tür olaylar genelde taraf kalemler tarafından aktarılıyor fakat ben taraf olmayan bir kalemden öğrenmek istiyorum bu bağlamda bana öneriniz var mı ?

  • al pacino

    scent of a women filminin sonundaki tiradı bugüne kadar gördüklerimin en iyisiydi sizin de aklınızda kalan böyle sahneler var mı?

  • öjeni ve gezegenimiz

    eğer sizi yanlış anlamadıysam siz attığınız başlıkla doğal seçilimi vurguluyorsunuz. anladığım kadarıyla siz doğal öjeninin karşılığı olarak doğal seçilim olarak vurguluyorsunuz fakat kast ettiğim durum biraz daha farklı
    dünya nüfusunun 1 milyara ulaşması 200.000'e yakın sene sürdü dünya nüfusunun 1 milyardan 8 milyara ulaşması ise 200 küsür yıl sürdü daha hatırladığım rakamlar böyle tabi ki daha doğru rakamları isterseniz kaynakçalarını bularak paylaşabilirim ve yapılan bir çalışmada dünya nüfusu bu istatistik ile artışı dünyadaki kaynakların insanoğluna yetmeyeceğini düşünüyor ve benim de kast ettiğim durum tam olarak burada devreye giriyor insan eliyle bir seçilim tüm dünyada bir virüs ile gerçekleştirmeye mecbur kalınamaz mı buna doğal dememin sebebi ise bu öjeni yapılırken izlenen yolun nazi almanyasının izlediği yolla daha farklı olması iki yolda da ortak olan kendince "sağlıklı" gördükleri ceninleri ayıklaması fakat nazi almanyasının ayıklamasının daha spesifik bir durumunun olması.
    işte tam olarak insan eliyle başladığı için dediğim durumun karşılığının doğal seçilim olduğuna emin değilim

  • öjeni ve gezegenimiz

    bilmediğim için soruyorum
    covid ,veba ve diğer salgın hastalıklar bünyesi zayıf bireyleri bizden ayırdığı için doğal öjeni olarak adlandırabilir miyiz ? öjeni gezegenimizi kurtarır mı ?

  • neden sorusunun gereksizliği

    hiç bir işe yaramayan ama insanların en çok sorduğu soru neden
    ki nedenini bildiğinde sonuçu değiştiremeyeceğini bilir insanlar ama yine de sorar
    peki ya neden hep insanlar neden der neden ne işe yarar?
    acaba seyir etmekte olan bir sonuç değişir mi kendi yaşantıma bakıp söylüyorum da hayır
    ama bir iki neden sorusu soralım ve onları inceleyelim
    mesela neden bunlar benim başıma geliyor der insan ?
    mesela neden baran'ın babası yerine bir başkası değildi?
    mesela neden mücadeleye devam etmeliyim?
    mesela neden gerçekten en son ne zaman mutlu olduğumu hatırlamıyorum?
    mesela neden yaşıyorum ne gibi bir yaşam amacım var?
    neden bu kadar çok engel benim üzerime yığılıyor?
    neden hata yaptığını bile bile insanlar hata yapar ki?
    mesela neden sıtkı ustadaki abi bana abi dedi ?
    mesela neden sosyal adeletsizlik ya sosyal adaletsizliğinden geçtim
    neden adaletsizliğin her türlüsü bu kadar fazla?
    neden içimdeki ses yaşmaya mecbursun devam etmelisin der ki durmadan

    bu neden sorularının cevaplarını ben de arıyorum ister istemez peki ya bildiğimde neye ulaşacağım neyi değiştirebileceğim ?



    bana göre olmayan dünyada yaşadığım günlerden birinde yazıyorum bu yazdıklarımı.
    neden bana göre olsun ki bu dünya ben adaleti öncelikli olarak esas alırım.
    neden bana göre olsun ki bu dünya benim merhametim var
    neden bana göre olsun ki bu dünya ben çaresizlikten nefret ederim
    ben haksız ölümlerden nefret ederim
    bu dünya adaletsizliğin ölümün hüznün çaresizliğin gaddarların hepsini gördüm gözlerim görmekten kalbim sızlamaktan o kadar yoruldu ki yaşamak için ya bu dünyayı değiştireceğim ya da kendimi .

    uzun bir zamandan sonra kısa bir not ne dünayayı ne de dünyamı değiştirebildim belki bir nebze kendimi değiştirdim ve kanaat getirdim ki bizi diğer hayvanlardan üstün kıldığını sandığımız akıl oysa bizi alçak kılıyormuş


    neden sorusunu kendi içimiz dökerek sizlere yansıtmak istedim sizce neden sorusunun bir ehemmiyeti var mıdır ?

  • normalleştirdik

    normalleştirdik vakıflardaki tecavüzleri normalleştirdik
    şehit haberlerini normalleştirdik
    duyduğumuz yolsuzlukları normalleştirdik
    kadın cinayetlerini normalleştirdik
    komşusu açken tok yatmayı normalleştirdik
    ezilmeyi ve ezmeyi normalleştirdik
    hukuksuzluğu normalleştirdik
    adam kayırmayı normalleştirdik farkında mısınız böyle haberleri duyunca artık hiç kimse vermesi gereken tepkiyi vermiyor sizin de fark ettiğiniz normalleştirdiğimiz neler var? nietzchenin bahsettiği tanrının ölümünün sebebi her şeyi bu kadar normalleştirdiğimiz için mi ?