• open ai şirketi'nin ceo'su sam altman tarafından 23 eylül tarihinde yazılmış ve buradan ulaşılabilecek metnin başlığı.

    metne altman çok büyük bir vaad ile başlıyor. bir kaç on yıl içinde dedelerimize büyü gibi görünen şeyler yapabiliyor olabileceğimizi söylüyor. toplumun kendi içinde bir ileri zeka olduğunu ileri sürerek genetik, aslında evrimsel demeye çalışıyor, bir değişiklik olmadan çok daha fazlasını yapabilir hale geldiğimizi söylüyor.

    sonrası ise biraz daha malını satmaya çalışan esnafçılık; bolluk olacak, insanlar bugün bildiğimiz işleri kaybetseler bile yeni işler uydurup birbirlerine para kazandırmaya devam edecekler, süper fikirleri sonsuz beceri ile birleştirdiğimizde her şey çok güzel olacak.

    bu kısa yazıdan altman'ın insanlığın tarihini teknolojinin tarihi olarak gördüğünü anlıyoruz. taş çağından tarım çağına oradan endüstriye teknoloji ile geçtiğimizi şimdi de zeka çağına geçiyor olduğumuzu söylüyor. tabi bu aşırı meta bir bakış. insanlar ne tarım yapabildiklerini anladıkları an tarıma geçtiler ne de endüstri devrimi insanlığa daha öncesinden daha iyi bir dünya sağladı. matbaa avrupa'dan çok önce çin'de biliniyordu, barut da aynı şekilde. teknolojinin varlığından, keşfinden, icadından ziyade onun kendini bir parçası olarak bulduğu insan toplumlarının yapısı, amaçları, arzuları, yönelimleri daha önemli olabilir.

    bir diğer önemli çıkarım artificial superintelligence (asi)'ın bir kaç sene içinde hayatımızda olacağını iddia etmesi(bir kaç bin gün). özellikle preview o modeli ile altman'ın bir şeyleri gördükten sonra konuştuğu kanaati oluştu bende. beklediğinize değecek diyordu ve kesinlikle değdi. genel olarak gpt'lerin zekasının arttığını, becerilerinin kolayca tespit edilebilecek şekilde ilerlediğini görmek için uzman olmaya gerek yok. asi ise kısaca her alanda insanların tamamından daha zeki bir zeka modeli demek. bu şu an adına sorun dediğimiz tüm durumlar için kullanışlı bir makine yapılıyor demektir.

    kabul edelim ya da etmeyelim, durum tüm insanlığı etkileyecek kadar ciddi. durum çok ciddi çünkü elimizdeki tek gelişme yapay zeka değil. özgür iradenin olmadığı konusunda gittikçe daha fazla kanıt birikiyor. tüm zekaların kolektif zeka olduğunu biliyoruz. bir bütün olarak insanlık teknolojik bir sıçrama yaşıyor gibi görünüyor ve bunun en önemli sonucu bugüne kadar bildiğimiz her şeyin değişmek zorunda olması.

    diğer önemsiz konuları(milyonlarca insanın işsiz kalması, finansal eşitsizliğin çok daha artması, kimsenin doğru bilgiye ulaştığından emin olmadığı bir dünyada yaşayacak olmak, kitlelerin çok daha az kişiyle çok daha etkili bir şekilde idare edilebilmesi, insanlar arasında teknoloji sayesinde aleni üstünlükler kurulabilmesi - ya da genel olarak tüm transhümanizm problemleri-, herkesin her şeyinin transparan olması, olası savaşların çok daha ölümcül olması ) şimdilik bir kenara bırakalım ve en temel konuya odaklanalım: biz, les miserables, bu gelişmelerden sonra gerçekten yaşıyor sayılabilecek miyiz? yaşamlarımıza gerçekliğini katacak o belirsizlik, o ümit, o bir şeyleri değiştirebilme kudreti, o dünyayla dolayısız iletişim kaybolduğunda bir hayat neye benzeyecek?

    en alttakiler olarak, ki bugünlerde bir kaç yüz milyon dolarınız yoksa en alttakilerden sayılırsınız, yaşamlarımızı idare eden dinamiklerin ne kadarının bir diğer insan grubu tarafından manipüle edildiğini bilmeden nasıl gerçekten yaşıyor sayacağız kendimizi? tanrının gerçek dünyaya istenildiği kadar etki eden bir alet olarak bazı insanların elinde olmasının dehşetinin gerçekten farkında mıyız? gördüğümüz rüyaların, kurduğumuz hayallerin, uğruna çalıştığımız amaçların "diğer insanlar" tarafından belirlenebilme ihtimali altında yaşamak köleliğin en ağır versiyonu olmaz mı?

    şimdilik bu teknoloji çok uzak görünüyor çoğumuza. oysa üssel olarak artan bir tehlike karşısındayız ve özellikle türkiye ve türk halkı olarak konuyla uzaktan yakından alakamız yok. ne hızla yaklaştığını doğru tahmin edemiyor olabiliriz. daha gelmesine çok var derken birden yanımızdan geçmiş ve bizden çok uzaklaşmış olabilir. buradaki karikatür durumu çok iyi özetliyor.

    ee?

    ee'si, eğer toplumsal olarak bu mesele üzerine konuşmazsak neticeler üzerinde hiçbir etkimiz olmayacak ve koca bir millet olarak gelişmeleri yönetenlerin bize layık gördüklerine mecbur kalacağız. sonra da ağlayacağız hatayı nerede yaptık diye.